HAZZIN PEŞİNDEKİLER
Zevk düşkünü Hedonistler, zekadan tahrik olan sapioseksüeller ve bir zevki sonuna kadar sömürmeden gözlerine uyku girmeyen dipsomanlarla daha önce tanıştınız mı? Aranızda, belki içinizde mutlaka izlerini bulacaksınız. Tabii itiraf edecek cesaretiniz varsa. Buyursunlar…
En Antik Denklem: Maksimum Zevk
Denklem filan dediğime bakmayın, işin içinde korkacak, “Yine mi matematik?” filan diyecek bir durum yok. Zaten sizin canınızı sıkacak ve huzurunuzu bozacak her şey bu denklemin dışında. Hedonizm çok sade, ilkel ve bilinen en antik felsefelerden biri. Direkt eski Yunanca Hedone, yani zevk kelimesinden türetiliyor. “Hayattan aldığın zevkleri maksimumda yaşa. Sana acı ve mutsuzluk veren şeyleri de hayatından çıkar.” Nasıl? Beğendik mi? “Oh ne ala memleket mi?” İlk olarak Sümerler’in Gılgamış Destanı’nda rastlıyoruz Hedonizm’in izlerine. Destanda, yazının icadından hemen sonra Siduri’nin verdiği ilk öğütlerden biri şöyle; “Karnını doyur. Gece, gündüz eğlen. Günlerin neşeyle dolsun. Dans et ve gündüzden geceye müzik yap… İnsanlığın tek derdi bunlardır.” Oooh, ne güzel hayat. Adam daha yazıyı bulmuş, direkt bunu yazmış rahatlamış. Ütopik gelmesin aynısı bizim atalarımızda da söylenmiş. Sadece ton farklı: “Yemek buldun ye. Dayak buldun kaç.” Hangi kültürden ya da tarih diliminden olduğunun bir önemi yok. Mısır’da “Arzunun yeşermesine izin ver. Tüm güzellikler senin içindir“ diye başlayıp devam eden şarkılar var mesela. Gılgamış’tan 1000 yıl sonra Antik Yunan’da Sokrates de aynı şeyin peşine düşüyor. Sokrates Hedonizmi “İstiridye Örneği”yle açıklıyor. Sokrates bir tartışmada dostu ve öğrencisi Protarchus’a öğrenme konusunda bir örnek verir. Bir istiridye dışarıda nasıl bir yaşam olursa olsun eğer kabuklarını yeterince açıp içindeki inciye odaklanmazsa güzelliklerden zevk alamaz. Yani zevk almak, kendini bilip sevmekten başlıyor. Dünyanın en güzel manzarasının önünde otursak da eğer kafayı kaldırıp bakmazsak bir şey ifade etmiyor dostum. Demokrasi’nin isim atası Demokritus da “Hayatın amacı neşeyi ve zevki yakalamaktır” diyen ilk Hedonistler’den biri. İlgilisine…
Modern Hedonistler
Hazzın peşindeki bu düşünme biçimi Antik Yunan’dan sonra Jeremy Bentham’ın geliştirdiği, Sigmund Freud, John Stuart Mill gibi marka düşünürlerin de devam ettirdiği Motivasyonal Hedonizm’e evriliyor. Bu felsefe de hem bilinçaltı düzeyindeki zevklere yönelimi hem de bireysel yerine toplumsal bir zevkli hayatın da mümkün olduğunu savunuyor. Şimdi gelelim bize. Kurtulacağını sanan zevk düşkünleri çok geçmeden dergiyi elinden bırakabilir. Zira zevk ve tahrik konusunda derinlere inmeye başlıyoruz. Emily Richley, David Knox ve
Marty Zusman’ın yayınladığı “783 Öğrencinin Sex Değeri” isimli araştırma yazısına göre erkeklerin kadınlardan daha hedonist olduğu gözlemleniyor. “Seks sizce nasıl bir etkileşim?” sorusuna erkekler 6 kat daha yüksek bir oranla “Hedonistik” yani “salt zevke dayalı” diye cevap veriyor. Kadınların cevaplarının %83’üyse “İlişkisel.” Kadınların erkeklere göre seksi daha duygusal ve yayılımlı bir şey olarak gördükleri yepyeni bir bilgi değil bizim için. Şimdi gelelim başka karşılaştırmalara. Araştırmanın başka bulgularına göre, beyaz tenli katılımcılar, siyahilere göre daha hedonistler. Bekar olanların tamamı, sevgilisi olanların ise sadece %10’u seksi bir hedonist aktivite olarak tanımlıyor. Yahu sevgilin var artık, hedonizmi doruklarında yaşa işte ama yok. “Aaa, aynı ben” diyen varsa şu çizgili pijamaları ve gri eşorfman altlarını yakıp, televizyonu çöpe atmanın ve eve yıllar sonra mum almanın zamanı gelmiş demektir. “Ben hedonistim” diye bunu cüretkarca söyleyebilenler diğerlerine göre daha çok tek gecelik veya romantik olmayan sportif ilişki eğiliminde oluyorlar. Bir başka veriye göre de sevgilisiyle aynı evi paylaşanlar daha hedonist eğilimli oluyorlar.
Hedonizm Ahlaksızlık mıdır?
Araştırmalara göre erkeklerin kadınlara göre daha hedonistik çıkmalarının sebebi sadece duygusallık değil. (Danube, 2014) Kadınlar kendilerine daha zor hedonist diyebiliyorlar. Sebebi sosyal ortam. Anladın işte. Erkek hedonistse “Koçum” kadın hedonistse “Yollu.” Sorun sadece Türkiye’de değil. ABD ve İngiltere’de yapılan ankette hedonist olduğunu ifade eden kadınların %81’i toplumda ahlaksız olarak tanımlanırken erkeklerin sadece %7,3’ü böyle bir muameleye maruz kalıyor. Hedonizmden tek anladığımız seks, seks, seks üçlemesiyse, biraz kan akışında sorun var demek. Hedonizm, lezzetli yemekleri tercih etmek, kalieli kıyafetler giymek, yer kalmayıncaya kadar odaları yeni ayakkabılarla doldurmak da olabilir. Kimisine saatlerce yüzmek, güzel bir vücuda sahip olmak da dayanılmaz bir keyif verebilir. Var mı tanıdık gelen? Rejimdesin ama tatlı böyle ağzını mı sulandırıyor? Çikolatanın zevki diyetin önüne mi geçiyor? Yeterince abiye almadın mı? O son bardağı içmeyecektin belki de? Spor salonu ve ayna bağımlısı mısın sen de? Merhaba sevgili hedonist. Seni biliyoruz ve tanıyoruz. Şimdilik açık ve gizli hedonistleri bu yazıda gerilerde bırakıp zekadan tahrik olan Sapioseksüeller’e doğru yelkenleri açalım.
Zekanın Dayanılmaz Seksiliği: Sapioseksüellik
Şimdilerde pek bir moda internette. Bir cümlelik profil Bio’larına “Sapiosexual” yazan hanım kızlarımızla dolup taşıyor Online Dating mecraları. Şaka değil, NPR araştırması. Sapioseksüellik, zekaya duyulan aşırı ve karşı konulmaz tahrik ve hayranlık dürtüsü anlamına geliyor. Yani Türkçesi, “Senin tipinden çok var bebeğim. Beni asıl ilgilendiren IQ seviyen.” Belki IQ kadar basit değil, artık çeşitlendi mevzu. Duygusal Zeka (EQ), Ruhsal Zeka (SQ) derken zeka biçimlerinden geçilmez oldu piyasa. Herkesin başka bir tarafa yeteneği olduğu aşikar. Sapioseksüel hangi zekaya sahip olduğunuzu ayırt etmiyor. Önemli olan sahip olduğunuz beyni ne kadar geliştirdiğiniz. Durum böyle olunca, “Abi şu kızın yanındaki adama bak hiç yakışıyor mu?” sorusunun da en önemli cevabı ortaya çıkıyor: “Karizması var.” Şimdi gelelim Sapioeksüellerin ortak özelliklerine. Psychology Today’e göre bu zeka küpü arkadaşlar politik, psikolojik ve felsefik tartışmalar yapmaktan hoşlanıyorlar. Bunun nedeni ise beyni yoran ve zekanın öne çıktığı bu tartışmaların onları karşılıklı olarak tahrik etmesi. En sık rastlanan karakteristik özellikleri de yüksek özgüvende ve biraz da ukala olmaları. Ukala oldukları için hor görmeyin onları. Neticede o kadar zekayla ilgilenen, yatırım yapmış insanlar. “Biraz da havamızı atalım nedir yani?” yaklaşımında olmaları normal. “Kim zekadan etkilenmez ki?” diyenler olabilir. Buna karşılık “Uğraşamam o kendini beğenmişle” diye düşünenler de olabilir. Her ikisi de haklı. Herkesin beklentisi farklı. Zekayla sevişen bu dostlarımızı da geride bırakıp son durağımız olan Dipsomanlara doğru kıyı kıyı geliyoruz.
Dolaptaki Her Şey Bitti mi?
Normalde Dipsomani bir çeşit alkol bağımlılığı olarak geçiyor. Bilimsel tanımı şöyle; “Dipsomani, bir çeşit alkol bağımlılığıdır. Süreğen bir bağımlılığa dönüşebildiği gibi atak zamanlarıyla da sınırlı kalabilir. Daha çok sosyofobik ve anksiyete bozukluğu olan kişilerde görülebilir. Kişinin bastırdığı her türlü duygulanım hallerinin açığa çıkması olarak anlaşılabilir. Alkolün de yarattığı etkiyle kişinin daha sonra utanç duyabileceği bir daha yapmak istemeyeceği sonuçlar doğurabilir. Kişi çoğu zaman yaptıklarını hatırlamayabilir, hatırlatıldığı anlarda ise kişide kendine öfke, suçluluk, kişilik paranoyası gibi sert ve acı veren haller yaşanır.” Var mı tanıdık gelen bir şeyler? Gel gelelim sosyal hayatında da ağzına alkol bile sürmeden gene de dipsomanik yaşamını sürdürenler de var. Yukarıdaki alt başlık dipsomanların atasözlerinden biri. “Dibini görmek. Sonuna kadar sömürmek. Şişe bitmeden masadan kalkmamak” en temel davranış biçimleri. En sık kullandıkları cümleler de “Daha saat erken; Bu kadar mı yani dağılıyor muyuz? Eee buradan sonra nereye gidiyoruz? Dolapta bir şişe daha olacaktı? Bakkal açık mı? Bir büyük pizza yeter mi?” Bir tanım cümlesi kurmak gerekirse Dipsoman, lugatında “Yeter” kelimesi olmadan hayatını dibini görmeye adamış insan profilidir. Bunu bir hayat tarzına dönüştürmüş de olabilirler ya da arada bir canavarı serbest bırakabilirler. Unutmayın. Dipsomanın bir Dr. Jeykll tarafı olduğu gibi elbet bir Mr. Hyde tarafı vardır. Madalyonun öteki yüzünü görmeden onları tanımış olmazsınız. Şimdi bunlardan bazıları sende var biliyoruz. Bende de var. Onda da var. Rahatsız ediyorsa kurtulalım. Bana sorarsanız en güzeli, “Bu benim” diyerek sarılalım. Bu anormallikler genelde başarılı insanlarda sıklıkla rastlanan davranış biçimleri onu da es geçmeden söyleyelim. Anormallik gibi görünseler de “Onlar benim anormalliklerim” dediğimiz an tam olarak kendimizi kabullenebiliyoruz. Elbette partnerimizi ve çevremizdekileri de. Rutinden sıyrılmış, anormalliklerle dolu bir hayatınız olması dileklerimle. Zevkle kalın…
Bir Başka Yeni Trend Lumberseksüellik
Metroseksüellere inat, yepyeni bir akımımız oldu. Vahşi doğada yaşayan, sade, bakımla kafayı bozmamış bir Survivor insanı ortaya çıktı. Beyaz yakalı, bakımlı metroseksüellerin aksine kirli ve uzun sakalları var. Salaş kıyafetler giyiyorlar ve kıyafetlerinin temiz, tozsuz olmasının hiçbir önemi yok. Her an ağaç kesip, odun taşıyıp, balta kullanacak tipte olan bu arkadaşlar, doğadaki basit yaşamı ve kol kuvvetiyle hayatta kalan vahşi adamı temsil ediyorlar. Doğaya dönüş ve organik yaşam akımıyla birlikte Lumberseksüelliğe dönen zengin iş adamları ve yöneticilere ıssız adalarda ve Ege’nin, Karadeniz’in uzak köylerinde, insandan ve metropolden olabildiğince uzak bölgelerde rastlayabilirsiniz. Bu trendden ötürü dünyayı tebrik ediyor, kozmetik sektörüne başarılar diliyoruz.
Yayınlandığı yer: Cosmopolitan Türkiye