MİLYONLARCA CANLI, TEK ORTAK NOKTA: SEKS
4.5 milyar yaşındaki, Samanyolu’nun renkli kişiliği dünyanın üzerinde şimdilik 9 milyon çeşit canlı yaşadığı biliniyor. Kimi karada koşuyor kimi denizde yüzüyor kimisi de havada süzülüyor. Memelisi, memesizi, omurgasızı, kanatlısı, doğuranı, yumurtlayanı… Milyonlarca canlının milyarlarca farklı özelliği var nitekim tek bir ortak noktada buluşuyorlar: Seks… Peki, dünya üzerindeki canlılar nasıl flört ediyor, kimler ön sevişme yapıyor, hangisi tek eşli, hangisi çok eşli? İnsanla nasıl benzerlikler gösteriyorlar, hangi noktalarda ayrılıyorlar? Dünyanın etrafında seksi bir yolculuğa hazırsanız başlayalım…
Tavus Kuşu Sendromu
Mitolojide Hera’nın gözü olarak geçer Tavus Kuşu’nun kanatları. Görkemli ve kendine has olduğu için Antik Yunanlılar’ın bile dikkatini çekmeyi başarmıştır bizim renkli kişilikli kuşumuz. Uçamayan ancak oldukça havalı olan bu canlı, normal şartlar altında kuyruk sokumuna bağlı bulunan tüylerini aşağıda tutar. Ancak çiftleşmek istediği ya da çiftleşmeye hazır gördüğü bir dişiyle karşılaştığında tüm tüylerini tepeye dikerek tüm haşmetini göstermeye gayret eder. Aynı şeye insanlarda da rastlamak mümkün. İlk buluşmalarda veya tanışmalarda havasından geçilmeyen, en şık kıyafetlerini giyen, derinden Haluk Bilginer konuşma tonunu benimseyip, en çapkın bakışlarını takınan erkeklerin Tavus Kuşu Sendromu’nda olduklarını söylemek yanlış olmaz herhalde. Dışlamıyorum, bizzat yapıyorum oradan biliyorum. Bunda bir yanlışlık yok. Hatta görüldüğü gibi gayet doğadan gelen bir yöntem. Önemli olan o tüylerin zaman geçtikçe aşağıya inip, sünüp gitmemesi değil mi zaten?
Onlar İnsan Değil, Fil…
Milyonlarca yıldır alet yapmak için kullandığımız elleri, belki de Adem ile Havva’dan beri partnerimizin elini tutmak için de kullanıyoruz. Virginia Üniversitesi Klinik Psikoloji ve Nörobilim Başkanı Dr. James Coen, “El ele tutuşmak bilimsel bir gerçek,” diyor. “İnsanlar doğrudan beyne birliktelik sinyali ve oksitosin hormonu salgılama mesajı gönderdiği için el ele tutuşurlar. Beyne en hızlı sinyal gönderen bölgeler de ayak altlarında ve avuç içlerinde bulunur. Bu yüzden ilk üşüyen ve terleyen bölgeler de buradadır. İnsanlığın içgüdüsel olarak avuç içlerinin birbirine temas edecek şekilde el ele tutuşmasının sebebi de budur.” İnsanoğlunun bu, “Yalnız değilsin, ben yanındayım,” mesajı veren hareketi, insanlıktan milyonlarca yıl önce bile dünya yüzeyinde var olan fillerle fazlasıyla benzerlik gösteriyor. 70 yıla kadar yaşayan bu sevimli devler çiftleriyle yan yana göç ederken hortumlarını birbirlerine doluyorlar. Ne yapsınlar, onlar ellerini filan kaldıramıyorlar. Amerika Ulusal Bilim Akademisi tarafından yapılan araştırmalara göre ise bizim el ele yürüyen 7 tonluk koca kulaklılar aynadaki yansımasını tanıyabilen yegane canlılar. Bizden bir farkları var. İyi, kötü hiçbir şeyi unutmuyorlar.
Penguenlerin Tek Taşı
Yüzük bize bundan 3000 yıl önce, Antik Mısırlılar’dan kalan bir miras. Ta o zaman ilk papirüslerin üzerinde bile partnerlerin evlenirken birbirlerine, sonsuz aşkı simgelemesi için daire şeklinde yüzük takdim ettikleri gözlemlenebiliyor. Daha sonra Roma İmparatorluğu; kadınların ,evlendikleri erkeğin ve ailenin sosyal statüsünü belirlemek için takılan bir sembol olarak Antik Mısır’dan devralıyor. Orta Çağ’da ise derebeyleri arasındaki aile bağlarını simgelemek için kullanılıyor. Bugün ise evliliğin hem duygusal hem de bol reklamlı ticari bir öğesi olan yüzük, aslında milyonlarca yıldır penguenler tarafından kullanılıyor. Hem de tam anlamıyla “Tek Taş” olarak. Tek eşli yaşayan penguen erkeği, çiftleşmek üzere kendine uygun bir eş bulduğunda, buzul diyarlarında taş aramaya koyuluyor. Bulduğu en yumuşak ve en güzel taşı dişisine uzatan penguen aslında bir çeşit evlenme teklifinde bulunuyor. Eğer dişi, taşı kabul eder ve yuvaya koyarsa bu iki smokinli şirin canlı çift olmuş oluyor. Yani bizim penguen, uçamasa bile eşini nasıl etkileyeceğini biliyor.
Eve Atmak İçin Yıllar Süren Uğraş…
Etrafa saçılmış çorapları ve iç çamaşırlarını toparla. Mutafağı sil, süpür. Girişe bir pas pas, eve parfüm, masaların ve sehpaların üzerine çeki düzen… Evinize ilk defa gelen sevgili adayı için evi düzenlemeye ne kadar vakit harcıyorsunuz? Öyle sıkılıp, “öf”lemeyin. Yeni Gine ve Avustralya’da ikamet eden Çardak Kuşu, partneri yuvasına gelsin diye yıllarını harcıyor. Üstelik ortada aday filan yokken. Erkek Çardak Kuşu tek tek getirdiği çalı çırpıyla bir yuva inşa ediyor ve yıllarca, gelecek eşi için mükemmel yuvayı oluşturmaya gayret ediyor. Tabii hal böyle olunca Çardak Kuşu için “Yuvayı dişi kuş yapar,” atasözü de ters düşmüş oluyor. Erkek Çardak Kuşu’nun bu atasözünden haberi olsa tropikal ortamlarını bırakıp Türkiye’ye mi yerleşir bilinmez ancak bilinen bir şey var ki bizim romantik kuş, bir dişi görsün de etkilensin diye etrafında bulunan en renkli çalılarla yuvasını yapmayı tercih ediyor.
Ayı Gibi Sarıl Bana
Artık sarılmanın vücuttaki oksitosin hormonunu tetiklediğini, bundan dolayı birbirimize sarıldığımızı bol bol okuduk, öğrendik ve tecrübe ettik. Ön sevişmenin birinci kuralı, seksten sonra kadınların olmazsa olmazı olduğunun da İsviçre’den Amerika’ya sürüsüne bereket araştırmacı makalelerinde yayınladı. Beyaz önlüklü bilim adamları laboratuvarlarında hormonları sayadursunlar, bizim kutuplarda yaşayan beyaz tüylü kutup ayıları hormon mormon bilmeden yüzyıllardır birbirlerine sarılıyorlar. Özellikle memelilerde görülen sarılma faaliyeti en çok ayı cinsinde göze çarpıyor. Tüm memeliler için sarılmak bir zorunluluk değil ancak ayılar birbirlerinden etkilendiklerini sarılarak ifade ediyorlar. Hemcinsleriyle de bol bol el kol şakası yapmaları, sarılmaktan ne kadar hoşlandıklarının da bir göstergesi. Hatta İngilizce’de ”Ayı Sarılışı” adı verilen bir deyim de var. Yani, “Sevgilim ayı gibi sarılıyorsun,” derken kimsenin günahını almayalım. Öküzlerin sarılmadığını biliyoruz ancak bizim somon avcısı, iri pençeli, romantik aşıklarımızın adını anarken iki defa düşünmekte fayda var.
Görmedim, Duymadım, Uzun İlişki İstemiyorum…
Uzuvlarını kullanmak ve duygularını ifade etmekte insalara en çok benzeyen canlılar arasında şempanzeler geliyor. Seksten aldıkları zevk de bu benzerliklere dahil. Ancak kabuklu yemişin bağımlısı çitalar, seks ve ilişkiler konusunda oldukça geniş mezhepliler. Kıskançlıktan şikayet edenlerimiz vardır elbet. Şempanzelerde böyle bir sorun yok. Asla kıskanç olmuyorlar; çünkü uzun süreli ilişkiler yaşamıyorlar. Partnerini bulup çiftleştikten sonra başka partnerlerle birlikte olan şempanzeler, ataları Orangutanlar gibi kendilerine ait haremler kurmasalar bile eş değiştirmeye çok meraklılar. Muz konusunda hiçbir değişikliğe gitmeyen kepçe kulaklıların partner konusunda farklı tatlara yöneliyor olması şaşırtıcı; ancak durum böyle. Maymunluğun alemi yok…
Süresi ya da İşlevi? Bir de yunuslara sor.
Erken boşalma tüm dünya insanlığının ortak problemlerinden biri. “Bende yok öyle bir şey ama bir arkadaşımda var,” diyenler için de söylüyorum, dünyada her 10 erkekten 7’sinde erken boşalma sorununa rastlanıyor. Dünyanın ortalama boşalma süresi ise 5,6 dakika. Fazlasıyla kısa mı geldi? Gelin bir de derdinizi yunuslara anlatın. Kilometrelerce uzağa bizim deniz işletmeciliğinde kullandığımız sonar sistemiyle sinyal yollayıp eş bulabilen, bu gülen suratlı su canlılarının sevişmesi sadece 10 saniye sürüyor. 10 saniyelik sevişme için haftalarca çiftleşmeye hazır eşini diğer erkeklerden korumak için kan dökmesi de cabası…
Aslanım Benim!
“Yatakta yorulmak nedir bilmem,” diyen tüm delikanlıların ormanların kralından ders niteliğinde bir çiftleşme alışkanlığından haberdar olmaları gerekir. Çiftleşmeden önce kendine, sürünerek ve kokusunu bırakarak bir daire oluşturan bizim Aslan Kral, sadece 1 hafta süren çiftleşme döneminde günde ortalama 40 kez çiftleşebiliyor. Yorulmak nedir bilmeden geçen 1 haftanın sonunda, 1 hafta süresince de yatıyor. E o kadar çalışmaya, yorgunluğa helal olsun aslanıma!
Bazen Hepimiz Keseliyiz…
Testosteronun, erkeğin cinsel gücünü artıran meşhur erkeklik hormonu olmadığını bilmeyenimiz kalmadı, hatta cinsel gücü düşük olan erkeklere bazen bu hormon bir tedavi yöntemi olarak bile uygulanıyor. Afrika’da yaşayan Keseli Afrika Faresinin böyle bir sorunu yok. Bilakis tüm insanlık kadar testosteronu içerisine barındırıyor. Fakat atalarımız işi biliyormuş; dedikleri gibi, “Her şeyin fazlası zarar.” Doğumundan itibaren sürekli katlayarak testosteron üreten Keseli Afrika Faresi, kısacık hayatı boyunca olduğu yerde titriyor. Aşırı testosteronun bir yan etkisi olan bu titreme, eşini gördüğünde kısa bir süre diniyor ve bizim Tecavüzcü Coşkun, Nuri Alço kırması Afrika canlısı çiftleştikten sonra düşen testosteron seviyesi ile birlikte ölüyor. Hepimize ders olacak nitelikte bir hayat hikayesi değil mi?
Yayınlandığı Yer: Cosmopolitan Dergisi