Descriptions

Ne güzel bir yıl. 2016 ne kadar güzel şeyler getirecek bize kim bilir? İnsanlık olarak ne kadar çok şeyin anlamını çözeceğiz. Belki yeniden dünyayı kurtaracağız. Her şeyden daha önemli, evrendeki en önemli konuları tartışacağız. Ve gene ne kadar da güzel sonuçlara varacağız. Sonra 2017, düdük, ışıklar, süsler filan…

Hala okuyor musun?
Spottan sonra hala okumaya devam eden güzel dostum. Biliyorum bir yanlışlık hissediyorsun. “Şimdi bu iyi mi dedi yoksa kötü bir şey mi dedi?” diyorsun. Ben de yüksek sesle okuyunca lodoslu bir günde sallanan teknenin içerisinde gibi artan bir bulantı hissediyorum midemde. Yeni yıla girerken kafamda birkaç düşünce oluşmaya başladı. Hani var ya klasik derbi maçı gibi hep sorgulanan, “Burdaki amacımız ne?” sorusu. Kahve geyiklerine bile meze olamayacak kadar klişe… Gene de sordum kendime, “Biz burada niye varız?” diye. Kendimle ilgili olan kısmı bulamadım o kesin. Ben de döndüm yüzümü dışarıya ve diğer hayvanların neden burada olacağını sorguladım biraz Google hazretlerinde…

einsteinarilar

 

Canını yediğim ekosistem…
Arılar hikayesini biliyorsun. Yok mu işte Einstein’ın sözü, “Arılar dünya üzerinden yok olursa, insanlığın 4 yıldan daha fazla vakti kalmaz.” Hikaye belli. Dünya üzerindeki çiçeklenmeyi, yani bitkilerin üremesini gerçekleştiren en önemli kardeşlerimizden biri de arılar. Ve de arılar dışında kalan 30 milyon farklı cins böcek… Bu gördüğümüzde hoplayıp zıpladığımız, bakmaktan ve dokunmaktan iğrendiğimiz yaklaşık 10 kentilyon (bildin mi bu sayıyı?) böcek, bu dünyada bitkisel yaşamın devam etmesini sağlıyor. Sen, ben de nefes alıyoruz doya doya… Gelelim memeliler ve diğer en büyük tüketimi bitkiler, hayvanlar ve oksijen olan canlılara. Böcekler ve bitkiler dışındaki diğer canlıların tamamı yok olursa dünyada bitki nüfusu o kadar artıyor ki karbondiyoksit kalmıyor. Sonra bitkiler de ölüyorlar ve dünya yok oluyor. Bitkiler yok olursa sana, bana ne oksijen kalıyor ne de güneşin yakan ışınlarını tutacak cengaver ozon tabakası… O gün doğumu ve batımlarında çıkıp tatlı tatlı olta attığımız balıklar yok olsa mesela. Okyanus ve denizlerdeki, balıkların yediği mikro-organizmalar hızla artıyor ve bu gözümüzle bile göremediğimiz alt komşularımız muazzam bir metan gazı salınımıyla kendileri dahil tüm canlıların hızlıca yok olacağı bir atmosfer yaratıyorlar.

 

Asıl soru…
Şimdi gelelim milyon dolarlık soruya. O soktu mu insanı eline, koluna işeten arılar, evden bir an önce kurtulmaya çalıştığımız karıncalar, ağlarla yakaladığımız, una batırınca çıtır çıtır giden balıklar yok olursa dünya yaşanamayacak bir yer haline geliyor. Kuşlar yok olsa bitkileri yiyen böcekler artıyor ve ekinleri yok ediyor. Ekinler, bitkiler yok olsa oksijen, ozon kalmıyor. Hayvan yok olsa karbondioksit kalmıyor, bitkiler yok oluyor. Yani bu güzelim mavi, yeşil geoid gezegen, üzerinden herhangi bir canlı organizmasını kaldırdığımız zaman yok oluyor. (Geoid denen geometrik şeklin de ne olduğunu biliyorsun he. Zeki hissettin mi kendini? Seninle birlikte Türkiye’de ilkokul okuyan herkes biliyor. Kendini yalnız hissetme diye söyledim.) Konu dağılmadan dönelim soruya. Dünya üzerindeki herhangi bir canlı türü yok olduğunda, dünya da yok oluyor. Koca dünya yok olmasa bile en azından dünyada güzel olan bir şey mutlaka yok oluyor. Peki, soruyorum: Biz yok olursak dünya üzerinde güzel olan ne yok oluyor?

geridonusum

 

Kıvırma, itiraf et kendine…
Heee, şimdi diyeceğiz ki “Ulen biz yok oluyoruz işte. Daha güzel ne yok olabilir ki?” Adamı ıslak sopayla döverler kardeşim. İşte içimizdeki bu temel taşı protein değil de ego olan yaratık, dünyayı her gün bir virüs gibi kemirip sonra da sokaklarda, “Dünyayı kurtarın. Save the planet!” naraları atan kişinin ta kendisi. “Bu dünyayı ben anlamlandırıyorum. Evrenden 1 milyon dolar istiyorum. Ben varsam bu evren var” filan diyen o içimizdeki küçük enişteyi haydi gelin bu yıl öldürelim. Bırakalım kendimizi her şeyin merkezinde hissetmeyi. Kendi yok ettiğimiz dünyayı, kutupları filan kurtarmaya çalışmayalım. Önce yok etmekten vazgeçelim. Aslında bu dünyada gereksiz ve kurtulunması gereken bir virüs olduğumuzu kabul edelim. Efendi gibi davranalım. Evin reisi gibi değil de iç güveysi gibi tüketelim mutfakta. Kendi hayatımızla ilgili güzel, sevimli kararlar alalım. Evrenden sektirmeye çalışmayalım hayallerimizi. Mütevazi isteklerimiz olsun. Sağlık gibi… Alçakgönüllü hediyeler verelim etrafımıza. Sevgi gibi… İyi olalım lan bu sene. Sadece iyi… O kadar. Onu bir olalım da gerisi kolay…

Clients

İndigo Dergisi

Info

Visit project