Ben Sana Söylemiştim!

Size tanıdık geliyor mu? Çok mu işittiniz yoksa çok mu söylediniz? O zaman sıkı durun, inanılmamanın da psikolojide bir adı var: “Cassandra Sendromu”

Çoğu sendromun esin kaynağı gibi bu sendromun da başlangıcı Truva Savaşı yıllarına, Milattan önce 15-13. yüzyıl aralığına kadar uzanıyor.

Truva Kralı Priam’ın kızı Cassandra, Güneş Tanrısı Apollo’nun tapınağında rahibe olarak hayatını sürdürmektedir. O kadar güzeldir ki, zerafeti karşısında Apollo bile kalbine yenik düşer ve Cassandra’ya aşık olur. Kendisiyle birlikte olmak ister. Cassandra’nın ise gelecekle ilgili takıntıları vardır. En büyük hayali geleceği görmektir. Ancak bizim Cassandra Apollo ile bir gelecek görmez, Güneş Tanrısı’nın kendisini sevdiğine inanmaz ve kendisiyle birlikte olmayı reddeder. Apollo ise çok kızar ancak hayatını almak yerine ona hayatı zindan etmeye karar verir. Cassandra’nın en büyük hayali olan geleceği görme yetisini kendisine verir. Ancak bu isteğiyle onu lanetler. “Bundan sonra geleceğin sesi kulaklarına fısıldayacak fakat kimse senin gelecek hakkında söylediklerine inanmayacak!” der.

Cassandra Truva Savaşı’nda Truva’nın başına gelecek büyük yıkımı görür. Bunu tüm Truva halkına ve babasına söyler. Hatta kulağına yenilginin Truva Atı’yla geleceği bile fısıldanır ancak söylediklerine kimse inanmaz. Nitekim ülkesi gözlerinin önünde yerle bir olur. İşte o gün bugündür kişinin gelecek hakkında söylediği hiçbir şeye inanılmamasına “Cassandra Sendromu” adı verilir. Siz siz olun, “Ben sana söylemiştim” lafını bir kenara atın, başkalarının söylediklerine de kulak asmayın ve kendinizi hayata bırakın. Eğer Truva yanacaksa da, yanacaktır. “Sen yanmasan, ben yanmasam, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa…”