Dijital Dünyadan İlk Buluşmaya: İlişki Haritası
Araştırmalar dünyada tek gecelik ilişkilerin %45’inin, evliliklerin ise %30’dan fazlasının dijital dünyadaki tanışma ve diyaloglar sonrasında gerçekleştiğini söylüyor. Artık sadece sigortam var, evim var, içkim ve kumarım yok ile başarı gelmiyor. Üstelik dijital dünya eskisi gibi “Slm, Nbr?” kadar kolay da değil. İşte herkese uygun; Sosyal medyadan, yemek masasına, oradan da dilediğiniz yere uzanan detaylı bir kullanım kılavuzu…
“Slm, Nbr?” 90’larda kaldı. Daha hedefe yönelik olmalı…
90’larla birlikte artık herkes bir şekilde bilgisayarla tanışmaya başladı. Şimdiki gibi her şeyin internet sitesi yoktu. Ya haber okur ya yurt dışından bir ürüne bakar ya da en yaygın kullanımıyla “chat” yapardık. MIRC, PIRC gibi basit yazılımlar vardı. Profil filan yok. “Slm? Nbr? Asl?” sorularının ardından bir sonraki aşama “Resmini gönderir misin?” olur; ardından en iyi ihtimalle bir kafede buluşmayla son bulurdu. Buluşmanın başlıca sebebi meraktı tabii. Şimdiki gibi profile girdiğimiz zaman ilkokul sırlarındaki fotoğraflarına kadar ulaşamıyorduk insaların. “Artık herkes hakkındaki bilgiye, daha konuşmadan ulaşmak o kadar kolay ki insanlar daha seçici davranıyorlar” diyor dijital flört uzmanı ve eFlirt Expert’in kurucusu Laurie Davis. “Bir kişiye tanışırken ‘Selam. Nasılsın?’ demek için artık en iyi ihtimalle mektup arkadaşı olmak gerekli. İnsanların tüm bilgilerine ulaşabiliyorsunuz. Daha hedefe yönelik yaklaşımlarla iletişime girmeniz gerekli. Mesela ‘Merhaba. Ben de koşmayı çok severim. Nerelerde koşmaktan hoşlanıyorsun?’ daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Karşı tarafa iletişime geçme imkanı sunmanız bir sonraki aşamaya geçmeniz için çok önemli.”
Utanmak yerine proaktif olmak…
İnternet artık ilişki arayanlar için vahşi bir doğa haline geldi. Dünyada şu an 3,003,541,021 internet kullanıcısı var. Bir dakika… Şu cümleyi tamamlarken 3,003,541,100 oldu. Yani her saniye dünya nüfusunun neredeyse tamamı internet kullanıcısı olmaya yakınlaşıyor. Hal böyle olunca dijital flört dünyasındaki rakipler de artıyor. Yani zaman işliyor. Tik, tak, tik, tak… Kimsenin fotoğrafını beğenen ortalama 50 kişiden birine mesaj atma gibi bir ihtimali kalmadı. Laurie Davis, “Eğer bir kişiyi beğendiyseniz ve amacınız flört etmekse bilgisayarın başında oturup ondan bir adım atmasını beklemeyin” diyor. “Kadın ya da erkek olmanızın bir önemi yok. İletişime ilk geçen kişi olmaktan utanmayın. Proaktif olun ve ilk adımı atın. Eğer karşılık gelirse amacınıza ulaşmış olursunuz. Karşılık gelmezse de en azından vakit kaybetmemiş olursunuz.” Diva olmaya gerek yok. Sonuçta internet dünyasında amacınız flört etmekse ya siz birini seçeceksiniz ya da biri once davranıp sizi seçecek.
“Bu resimde gözlerim kapalı çıkmış” cümlesine veda etmeli…
Facebook, Twitter, Instagram, Vine, Pinterest… Uzayıp gidiyor liste… Her bir sosyal medya hesabının farklı bir kullanım amacı varmış gibi görünebilir ancak hepsinin ortak olarak kullandığı bir medya türü var: Fotoğraflar! Sosyal medyada fotoğraflarını sizin karakteriniz ve kimliğiniz. Hani derler ya, “İnsanlar ilk 15 saniye içerisinde karşısındaki hakkında bir yargıya varıyor” diye. Gerçek dünyada kıyafet, gülüş, duruş, ses tonu gibi faktörler ilk yargı için büyük önem taşıyor. İşte sosyal medyada da aynı şekilde profilinize koyduğunuz fotoğraflar sizin hakkınızdaki ilk izlenimin temel taşlarını oluşturuyorlar. Davis, “Profilinize ya da sosyal medya hesabınıza koyacağınız fotoğraflar konusunda seçici olmalısınız” diyor. “Fotoğrafları nerede çektiğiniz, surat ifadeleriniz, yanınızda kimler olduğu uzaktan sizin profilinizde gezen bir insan için en önemli verilerdir. Aşırı profesyonel çekilmiş ve kameraya doğrudan baktığınız resimlerin pek bir önemi olmadığını söylemeliyim. İlk 3 resminiz çok önemli. Buraya beyaz arka fonlu, stüdyo resimleri koymak yerine yüzdüğünüz, en sevdiğiniz yemeği yediğiniz ya da güzel bir manzaraya doğru bakarken çektirdiğiniz resimlerden koymanız diyalog başlatmada etkili olacaktır.”
O bir CV değil, sizin profiliniz…
Özellikle biz Akdeniz insanları konuşurken çok daha rahatız. İş yazılı mecraya geldiğinde birden hepimiz haber spikerine dönüşebiliyoruz. Davis, “Uzun ve fazla detaylandırılmış cümleler kurmaktan kaçının” diyor. “Doldurduğunuz ‘Hakkınızda’ bölümünün iş başvurusu için olmadığını hatırlamanız gerekli. Başını unutacağınız bol kelimeli ve noktalama işaretli cümleleri bir kenara bırakın. Daha kısa, eğlenceli, sizi anlatan cümleler kullanın. Özellikle ‘Gezmeyi çok severim’ gibi klişe paylaşımlar yerine, ‘Haftaya Kıbrıs!’ gibi internetin özet dünyasına ayak uyduran, aynı zamanda sizin gezmeyi sevdiğinizi de anlatan paylaşımlar yapmak daha şık duracaktır.” ABD’liler bilmez tabii, burada eklemek istediğim bir şey var. Türkiye biraz hassas ve duygusal bir ülke biliyorsunuz. Özellikle de her türlü politik, sosyal olayla yakından ilgileniyor olmamız paylaşımlar konusunda biraz daha hassas davranmamızı gerektirebiliyor. Yas ilan edilen bir günde yediğiniz yemeğin, gezdiğiniz ülkenin fotoğrafını paylaşmak pek de pozitif diyalog başlatıcı bir paylaşım olmayabiliyor. Bu tip günlere dikkat etmek gerekli. Sizi ilgilendirmese ya da o anda Türkiye’de olmasanız bile paylaşım yapmadan önce Ana Sayfa üzerinde biraz gezinmekte fayda var. Gündemdeki acıklı olayın üzerine paylaşacağınız bir “Manzaraya karşı ayak fotoğrafı” sizi vurdum duymaz gösterebilir. Öyle olduğunuz için değil tabii ki, insanlar uzaktan öyle görecekleri için…
Diyalog başlatan içerikleri kullanmak…
Paylaşımlarınızı ve fotoğraflarınızı bir kompozisyon gibi düşünmelisiniz. Biri sizin profilinize ulaştığında hakkınızda mutlaka bir şeyler öğrenmeli ve sizinle diyaloğa geçebilecek birkaç ipucu elde etmelidir. Örneğin sık gittiğiniz bir restoran, yemeyi sevdiğiniz bir yemek ya da en beğendiğiniz seyahat yeri bunlara örnek olabilir. Laurie Davis, “Sürekli gittiğiniz bir spor salonundan paylaşacağınız bir fotoğraf hem şık durur hem de sizin hakkınızda doğrudan bir bilgi sağlayabilir” diyor. “İçerisinde hiçbir veri olmayan, kendi fotoğrafınızı çektiğiniz görsellerden kaçının. Evcil hayvanınızla birlikte çekeceğiniz bir resim gibi örnekler, siz daha hiçbir şey söylemeden nasıl biri olduğunuz hakkında bir fikre sahip olmalarını sağlayacak, aynı zamanda diyalog başlatabilmeleri için de fırsat verecektir.” Anlaşılan “Selfie” ya da Türkçe “Özçekim” o kadar da prim getirmiyor. Eğlencesine ve kolaylığına bir lafım yok. Ancak özellikle şu banyoda ya da ayna karşısında, elde telefon, flaşın bile nur gibi fotoğrafın içerisinde parladğı fotoğrafları koymayın. Yapmayın onu… Hem fazla benmerkezci duruyor hem de sanki hayatınızı yalnız geçiriyormuşsunuz, resminizi çekecek biri yokmuş imajı veriyor. Hazırlanıp, süslenip nereye gidiyorsanız oradaki insanlardan rica edin hem bulunduğunuz yeri gösteren hem de sizin en doğal halinizi içeren bir resminizi çeksinler. “Haberim yokmuş gibi çek panpa” tarzı ufka bakan resimlere bile razıyız. Yeter ki sizi anlatsın…
Fark hemen anlaşılacak…
Laurie Davis, danışanlarına bu tavsiyeleri verdikten sonra kendisine gelen geri dönüşlerin neredeyse hepsinin olumlu olduğunu belirtiyor. “Profilini proaktif biçimde düzenleyen danışanlarım, 24 saat içerisinde kendilerine gelen mesajların 2 kat arttığını söylüyorlar. Daha da önemlisi ‘Selam, Nasılsın?’ gibi ucu kapalı diyaloglar yerine uzun sohbetlere kapı açacak, ‘Ben de gezmeyi çok severim. En son nereye gittin?’ gibi mesajların gelmeye başlaması daha hedefe yönelik ve efektif bir iletişim gelişimi ortaya çıktığını da belirtiyorlar.” Elbette her kültürün dikkatini çeken unsurlar farklı olabilir. Burada önemli olan sizin sanal dünyada kendinizi doğru ifade ediyor olmanız. Bilgisayarın başında çok neşeli, fazlasıyla hobiye sahip biri olabilirsiniz. Ancak bunları paylaşmazsanız kimse sizin hakkınızda fikir sahibi olamaz. Bu yüzden resimlerinizin altına yazılan, “Çok güzelsin” benzeri yorumlardan daha ötede bir iletişimle karşılaşma ihtimaliniz düşük olacaktır. Buraya kadar tüm tavsiyeler sizin için. Diyalog başladıktan sonra karar verecek olan sizsiniz. Tabii ki en önemlisi, karşınızdakinin verdiği bilgilerden emin olmanız. Şüphe uyandıracak, çelişkili bir insanla karşılaşırsanız orada sohbeti bırakmalısınız. Sonuçta burası sanal dünya. Avantajları olduğu gibi tehlikeleri de oldukça fazla. Artık vahşi dünyada avlanmaya ya da av olmaya hazırsınız. Rastgele…
Sosyal Medya Künyesi
Dünya kendisini sosyal medyaya taşıyor. Hangi sosyal medya sitesine, kaç kişi üye biliyor musunuz? Peki, bunlardan kaçı erkek, kaçı kadın? Yaşları ve eğitimleri nedir? İşte sosyal mecranın künyesi…
- İnternet kullanan tüm yetişkinlerin %74’ü bir sosyal medya sitesine üye
- Erkeklerin oranı %46, kadınların oranı ise %54
- Sosyal sitelere üye olan kullanıcıların;
%71’i Facebook
%34’ü Twitter
%29’u Google Plus
%20’si Linkedin
%17’si Instagram
%9’u Pinterest kullanıyor.
Facebook:
– Dünya çapında 1 milyardan fazla kullanıcıya sahip
– Her gün ortalama 2,5 milyar paylaşım gerçekleşiyor
– İş dünyasının reklam için tercih ettiği sosyal mecralar arasında ilk sırada
Twitter:
– 560 milyon kullanıcı bulunuyor
– Her saniye 5,700 adet Tweet atılıyor
– Haber dünyasının tercih ettiği sosyal mecralar arasında ilk sırada
Google Plus:
– 400 milyon kullanıcıya sahip
– Her gün 900,000 civarında yeni insane kayıt oluyor
– Birkaç yıl içerisinde Facebook’un en önemli rakibi olacağı düşünülüyor
Linkedin:
– 240 milyon kullanıcısı bulunuyor
– Kullanıcıların %79’u 35 yaşından büyük
– Firma ve çalışan anlamında iş dünyasının en etkin bağlantı kurma platformu
Instagram:
– 150 milyon aktif kullanıcıya sahip
– Kullanıcıların %87’si #hashtag denilen ortak paylaşımlar aracılığyla birbirlerini takip ediyorlar
– En çok takip edilen marka ise MTV
Pinterest:
– 70 milyon kullanıcı yer alıyor
– Kullanıcılardan %68’I kadın, %32’si erkek
– İnsanlar tarafından sosyalleşme alanı olarak değil, bir hobi geliştirme aracı olarak görülüyor.
Kaynak: Pew Internet Project 2014 araştırması
Yayınlandığı Yer: Cosmopolitan Türkiye