Erkeğin 3500 Yıllık Fobisi: Bağlanma Korkusu
Ufacık bir tartışma yaşamak ayrılmaya yetiyor. Her şey yolunda gidiyor gene de sonuç ayrılık oluyor. Ya evlilik gözümüzü korkutuyor ya da uzun ilişkiler bizi bir şekilde boğmaya başlıyor. Peki erkekler ortada geçerli hiçbir neden yokken neden terk ediyor? Bu sorunun cevabı o kadar da basit değil. Çünkü sebepler bundan yaklaşık 3500 yıl öncesine, M.Ö 15. yüzyıla, Eski Yunan uygarlıklarındaki efsanelere dayanıyor. Nasıl mı?
Homeros’un meşhur hikayesi Odysseia’yı hiç duydunuz mu? Hikaye, Laërtes’ten olma Anticlea’dan doğma, Yunanistan’ın batısında yer alan Ithaka’nın kahraman kralı Odisseas’ın başından geçen maceraları anlatır. Efsaneye göre Odisseas, Yunanca bir diğer adıyla Ulyseses, dönemin dahilerinden birisidir. Kaslarının gücüyle değil, zehir gibi zekasıyla düşmanlarını alt eden ve ülkesini de aklın gücüyle yöneten demokratik bir kral bizim Odi… Nitekim savaşa da karşı biri. Hatta efsaneye göre Yunan Kralı Agamemnon’un askerleri onu savaşa çağırmak üzere ülkesine geldiğinden Odisseas tarlasına buğday yerine tuz eker ve öküz yerine kendini sabana koşarak deli taklidi yapmayı bile dener. Bizim zeki kral, her ne kadar istemese de efsane Truva Savaşı’na katılmak zorunda kalır ve gemisini, mürettebatını alarak buralara, Çanakkale dolaylarına kadar gelir. Savaşın kazanılmasını en büyük nedenlerinden biri olan, sadece topuğundan vurulduğu takdirde ölen yarı tanrı savaşçı Akileus’u da savaşa katılmaya ikna eden gene, Akileus’un çocukluk arkadaşı Odisseas’tır. Hatta savaşı sonlandıran Truva Atı’nın da mucidi Odisseas’ın ta kendisidir. Gel gelelim bizim Odisseas o kadar zekidir ki Truva yağmalandıktan sonra denizlerin tanrısı Posseidon’un bile kendisini kıskanmasına neden olur ve lanetlenir. Elbette bir sefere denizden gidiyor ve denizden dönüyorsanız, üstelik bir de deniz tanrısını kızdırdıysanız öyle kolay bir yolculuk sizi beklemeyecektir.
Danışmanlık, ordu komutanlığı, mühendislik gibi her işi yaptığı koca Truva Savaşı 10 yıl sürer ancak savaş bittikten sonra Odisseas 10 yıl boyunca evine bir türlü dönemez. Yani kahramanımızın, karısı Penelope’ye ve kızı Telemakus’a tekrar kavuşması Truva Savaşı için yola çıktığı tarihten itibaren tam olarak 20 yıl sürer. Tahmin ettiğiniz gibi Odisseas’ın dönüş yolunda başına gelmeyen kalmaz. Tek gözlü devlerden, altı başlı deniz canavarlarına kadar birbirinden zorlu testlerden geçmek zorunda kalır. Tabi ki zekası ve biraz da başka tanrıların yardımıyla tüm engelleri bir bir aşar. Son engellerinden biri ise güzel sesli Sirenler’dir.
Sirenler, sesleri anlatılamaz derecede güzel olan, baştan çıkarıcı kuş ve insan kırması canlılar olarak anlatılır. Bölgelerinden geçen insanlara karşı konulamaz sesleriyle şarkılar fısıldarlar. Efsanelere göre onların şarkılarını duyan tüm gemiler rotalarını değiştirmekte ve kayalıklara doğru büyük bir hırsla yol almaktadırlar. Sonunda gemiler batar ve tüm mürettebat bu sarp kayalıklar ve dalgaların içinde telef olmaktadırlar. Odisseas ise bu tehlikeden Kirke adlı bir büyücünün yardımıyla haberdar olur.
Önlem olarak tüm mürettebatının kulaklarına balmumundan tıkaçlar yapar. Ancak kendisi Sirenler’in seslerini o kadar merak eder ki sadece Odisseas kulak tıkacı kullanmaz. Fakat Sirenler’in karşı konulamaz şarkılarına yenik düşmemek için kendisini gemisinin ana yelken direğine bağlar. Mürettebatına ise ne olursa olsun kendisini asla çözmemesi için emir verir. Gemisiyle Sirenler diyarından geçerken kendisini delirtececek güzellikte sesleriyle çıldırır Odisseas. Adamlarına kendisini çözmeleri için yalvarır ancak adamları onu tam da söylediği gibi her seferinde bir kat daha sıkı bağlarlar. Sonunda Odisseas geçer o bölgeden geçmesine fakat Sirenlerin sesi o kadar mükemmeldir ki bir türlü tarih edemez ve bir süre çıldırır. Ta ki bir sonraki macerasına kadar…
İşte uzmanlar bu hikayeden esinlenip bağlanma korkusuna bugün Odisseas Sendromu, bir diğer adıyla Ulysses Sendromu adı veriyorlar. Siz de “daha da bizim yörelerden olsun” derseniz, Issız Adam Sendromu adını verebilirsiniz. Başlık belki erkeğin fobisi şekilde ama burada erkek, kadın ayrımı yapmak yersiz. Sonuçta bağlanmaktan korkan kişi insan. Bu korku hem kadınlarda hem de erkeklerde sıkça rastlanan bir fobi… Eşimize, sevgilimize dönmek için kendimizi bir geminin direğine bağlamaktan korkuyoruz. Belki Sirenlerin, yani yabancı diyarların tatlı sesleri aklımızı başımızdan alıyor. Belki o sesleri duymak istediğimizden dolayı kulaklarımızı tıkayamıyoruz ancak kendimizi de güvenli gemimizin, sevgilimizin ya da eşimizin sağlam direğine bağlamaktan korkuyoruz. Sebep ne olursa olsun bilinmeyen kıyıların hoş sesleri bizi eninde sonunda sarp kayalıklara götürüyor. Dilerseniz macera peşinde koşun, dilerseniz bildiğiniz limanlarda huzurlu bir hayat sürün. Karar yine ve hep sizin…