MİLENYUM İLİŞKİLERİNDE 3 YIL KURALI

N’oldu? Herkes evleniyor mu etrafta? Her yaz düğünlerle mi geçiyor? Y kuşağı şu anda evlilik çağında. Her yer düğün, her yer halay! Peki, geçen yıllarda evlenmiş olanlar yavaş yavaş boşanmaya mı başlıyor? Hem de aynı hızla… Bunun nedeni ilişkilerdeki 3 yıl kuralı. Nasıl mı? Buyursunlar…

Kaşınmaya Başlayabildiklerimizden misiniz?

3-5-8 fark etmez. Herkesin ilişkilerinde bir ya da birkaç dönüm noktası olur. Zaten evliliği uzun sürenler de uzun ilişkinin formülünün bu iniş çıkışları atlatabilmekten, yatağa küs girmemekten, işte ne bileyim tutku bitince de arkadaş olabilmekten filan geçtiğini söylerler. Buraya 3 yıl yazdım çünkü yabancılar Y kuşağı ve milenyaller üzerinde araştırma yapıyorlar. Çıkan sonuç 3’ncü yılın sonunda ilişkilerin %46 oranla bittiği ve bu noktayı geçen kişilerin de 2 katı yüksek oranla ilişkilerine daha sağlam şekilde devam ettiğini gösteriyor. Hatta X kuşağında 7 yıl olan bu durumun yeni kuşaklarda 3 yıla düştüğünü söylüyorlar. Tabii bu işin araştırmasını yapmış, kategorileştirmişler bile. Kendileri bu belirli süre sonra insanın ilişkiyi sorgulamaya başlama haline “3 year itch” yani Türkçesi “3’ncü Yıl Kaşıntısı” adını veriyorlar. Elitedaily.com sitesinde yayınlanan makalede Roxi Lim, “Genel olarak insanlar yollarını ayırmaya ya da ömür boyu birleştirmeye 3 yıl barajından sonra tam anlamıyla karar verirler” diyor. “Bunun nedeni 3 yılın sonunda çiftlerin büyüsüne kapıldığı aşkın bitmeye başlaması ve bu noktadan sonra kendilerini o ilişkiye her yönüyle adayıp adamamaya karar verme aşamasına gelmeleridir.”

Saatlerimizi Ayarlayalım

Şimdi vardır aranızda, “Yahu aylardır birlikteyiz, inanır mısın bir kez bile kavga etmedik” diyenler. Nazar değmesin diye korkmanıza gerek yok. Nazar değecek ama bunun sebebi dışarıdaki kenafir gözler değil, ilişkinin doğası. Ben demiyorum, araştırmalar bunu gösteriyor. Huffington Post’un 2.000 uzun süreli ilişki yaşayan insan arasında yaptığı araştırmaya göre, 3 yılı geçen ilişkiler partnerlerini cepte görüyorlar. Haftada 2.7 saat tartışıyorlar. 3 yıldan daha kısa süredir birlikte olanlarda ise bu oran, haftada 1,2 saatte kalıyor. 3 yıldan sonra çiftlerin %55’i romantik anlar yaşamak için karşılıklı randevulaşmaya ihtiyaç duyduklarını söylüyorlar. Ah nerede o el ele diz dize zamanlar… Çiftlerin %65’i partnerlerinin ilişkinin başında zararsız görünen alışkanlıklarının 3’ncü yıldan sonra tahrik öldürücü büyük problemlere dönüşmeye başladığını söylüyor. Bunların arasında horlamak, tırnak kesmek ve kayınlarla ilişki. İşte anladınız kayınvalide, kayınpeder, kayınço filan… Yahu bu demek ki dünyada problem. Romanların sadece bu sorun üzerine yazdığı 3000 şarkı filan vardır herhalde. Ayrıca araştırmaya katılanların neredeyse tamamı en zor geçen yıllarının 3’ncü yıl olduğunu söylüyor. Hatta bu yıl itibariyle konuşmalarda lakap kullanmamaya, teşekkür etmemeye, nasılsın diye sormamaya başladıklarını, doğrudan ihtiyaçlara göre iletişim kurma safhasına geçtiklerini de ekliyorlar.

 

İlişkinin 9 Temel Aşaması

Başta yazdığım o, “Adanmışlığa Karar Vermek” basamaklardan sadece biri. İşin ehli kişiler kitaplarında ilişkileri 9 aşamada inceliyorlar. Tırmanalım mı? Bakalım sizin ilişkiniz hangi aşamada. Lovepanky sitesinde yayınladığı makalesinde Elizabeth Arthur, “Herkes ilişkilerin bu aşamalarından mutlaka geçer” diyor. “Bazıları kısa, bazıları uzun sürer. İlişkiye ve partnere göre değişir. Bunlardan ilki ‘etkilenme aşaması’dır. Her iki tarafın da hormonlarının vücutlarında hızla gezdiği, seksin ve fiziksel çekimin en üst noktada olduğu ilişkinin başlangıç aşamasıdır. İkinci aşamaysa ‘Anlama Aşaması’. Bu aşamaysa çiftlerin birbirini anlamaya başladıkları, daha uzun diyaloglar kurdukları, birbirlerine sırlarından ve hayatlarından daha detaylı bahsettikleri aşamadır. Tensel iletişime artık romantik zamanlar da eklenir.” Arthur 3’ncü aşamayı, “Rahatsızlıklar Aşaması” olarak adlandırıyor. Bu aşama ilk hafif kavgaların yapıldığı ancak uzun sürmediği, bizim kültürümüzde “Kısa Tripli” olan anlaşmazlıkların başladığı aşama. “4’ncü aşamaysa çiftlerin karşılıklı olarak birbirleri hakkında tavsiyelerde bulunduğu ve beklentilerin başladığı ‘Beklenti Aşaması’dır” diyor Arthur. İşte o eskiden sürpriz olarak gelen çiçeklerin düzenli olarak beklenmeye başladığı, geç kalınan randevuların insanın içinde bir ateş topu gibi büyümeye başladığı noktalar buralar. Tanıdık geliyor mu?

Tepeyi Aşınca Mutlu Bir Köy Var Uzakta

Yokuş aşağıya yeterince rahat indiğimize göre 5’nci aşama olan “Kalıplama Aşaması”na gelebiliriz. Burada çiftler partnerlerini kafalarındaki bir “ideal kişi” aşamasına getirmeye çalışıyorlar. Burası çıkarcı, ver-al süreçlerinin bol olduğu, tarafların birbirini sürekli haklılıkları ve beklentileri konusunda ikna etmeye çalıştıkları bir evre. Bahsettiğimiz “3 yıl kaşıntısı” işte buralarda bir yere denk düşüyor olmalı. Bu aşama da mutlaka tanıdık geliyordur diye düşünüyorum ancak işte bu tepeyi aşarsanız Arthur’a göre arkasındaki basamağın ismi “Mutluluk Aşaması.” Birbirlerini ikna etmeye çalışmaktan vazgeçip oldukları kişileri sevmeye başlamış çiftlerin, birbirlerinin beklentilerini anladıkları ve umursadıkları Shire köyü burası. Gel gelelim Arthur makalesinde bir sonraki basamağın “Kuşku Aşaması” olduğunu söylüyor. Biz buna aramızda, “Rahat batıyor” da diyebiliriz bence. Bu aşamada artık uzunca yıllardır birlikte olan çiftler eski aşklarını, arkadaşlıklarını düşünmeye ve mevcut ilişkisini bu ilişkileriye ve partnerleriyle karşılaştırmaya başlıyor. Sorgulamalar, sorgulamalar… Tırmanmaya devam ediyorsak sonraki aşamamız “Seksin Yeniden Keşfi.” O hani uzun yıllardır evli, başarılı, ideal çiftlerin hazin hikayelerini konu alan filmlerde rastlanan bu aşamada çiftlerden ikisi ya da biri tensel uzaklaşma yaşıyor. İşte ısrarla yazılan “Seks hayatınızı hareketlendirecek 10 ipucu; yatağınıza yeni renkler katmanın 5,5 yolu” gibi yazıların gözde aşaması da burası. Eğer seks yeniden ateşlenmezse partnerlerin aynı arzuyu dışarıda aramaya başladıklarını söyleyen Arthur, bu aşamaya aynı zamanda “Yakalanma” (Ya da “Basılma”) aşaması da diyor. Tabii ki bence ille de böyle olmak zorunda değil, aseksüel olmak ya da kendine bir hobi edinip onunla uğraşmak ya da ya da insanlara bağırıp çağırıp rahatlamak da mümkün.

Tünelin Sonundaki Işık mı Gelen Tren mi?

Işık, ışık… Zira son aşama, “Adanmışlık” aşaması. Zaten bu kadar badire atlat, olaylar yaşa, kavgalar et, seviş, dövüş hala devam ediyorsan sen ilişkideki nirvanasın. Uçuyorsun yani. Güzel olan hiçbir şey kolay değil bu hayatta. Nalet… Galiba internetin gözde ve ilk çocukları milenyaller ve Y kuşağı biraz fazla sabırsızız. Eskiden 7 yıl olan süreler onun için 3 yıla iniyor filan. Tablet oyunları gibi bitirip yenisine geçmek isteyenler vardır belki. “Belki de şurada minik bir nehir vardır.” Geçilmesi gereken basamaklar vardır. Belki de oralarda kolaya kaçmayan birileri vardır. Hatta belki bir yerlerde haklı olmak yerine mutlu olmayı tercihe edenler vardır. Herkesin merdiveni kendine. Sevgilerle…

YouTube kanalıma Baktınız mı?

youtube.com/inceişler

Yayınlandığı yer: Cosmopolitan Türkiye