ÖZGÜR VE DOĞAL TATİL FORMÜLÜ: ÇADIR KAMPI

Betonarme ormanlardan, görünmeyen yıldızlardan, metropolün uğultusundan kurtulmak, medeniyetten gerçekten uzaklaşıp zihni dinlendirmek isteyenler için Saros Körfezi’ne gidiyoruz. Buyursunlar…

Özgürleşmeye Hazır mısın?

Tüm sene yüklenmişsin zaten sürekli krizler, bol keseden gelen zamansız mailleri. Plazalarda soluduğun klima havasıyla ciğerlerin dolmuş. Spor salonlarına tıkılmışsın. Kafandaki düşünceleri durdurmak için onlarca film izlemiş, dizileri hatmetmişsin. Gürültüden kaçacak delik arar hale gelmişsin. Şimdi söyle bakalım. Şezlongda yatıp instagramda başkalarının tatillerine bakarken açık büfeyi mi bekleyeceksin? Yoksa manzaranı kendin seçip ateş çıtırtısında yıldızları seyredip uzun zaman sonra sevgilinle ve arkadaşlarınla gerçekten sohbet mi edeceksin? Eğer ikinci yazdığım daha cazip geldiyse o zaman yapman gereken şey arabanın arkasına güzel bir çadır, iki sandalye ve yanına mızmızlanmayacak tatil arkadaşlarını alıp el sallayarak şehre veda etmek. Gerisi kolay.

Türkiye Cennet: Seç Beğen ve Git

Güzel ülkemin cennet olduğunu anlamanın yolu İstanbul değil bunu hepimiz anladık herhalde. Onlarca kamp alanı var. Yapman gereken şey hangi bölgede, ne kadar sürüş mesafesine gitmek istediğine, nasıl bir kamp kurmak istediğine ve sabah uyandığında ayak ucunda hangi manzaranın olmasını arzuladığına karar vermek. Çanakkale, Muğla, Fethiye, Edirne Marmaris, Karabük, Düzce… Her bölgenin kendine özel manzarası, doğası ve denizi var. Karar tamamen senin. Yaz Google amcaya, “Türkiye’nin en iyi kamp alanları” diye. Gözlerini kapa. Parmağını bir tanesinin üstüne koy. Zaten birine gittikten sonra hepsine gitmek isteyeceksin. Sadece başlayacağın yeri seçmelisin. Ekibin ve ekipmanların da hazırsa ister hafta sonu kaçamağı için yakın, istersen uzun ve her denizin, doğanın tadına bakacağın bir tatil için arabayı çalıştırabilirsin. Eğer macerayı çok seviyorsan harita uygulamalarından deniz kıyısından devam eden yolları takip edip kendi koyunu da bulabilirsin. Sana kalmış. Ben konuyu Edirne, Gökçetepe üzerinden anlatacağım.

Herkesin Tek İhtiyacı Doğa

Kiminle gittiğinin bir önemi yok. Herkesin kendini bulacağı, özünü hatırlayacağı bir yer doğa. Hele ki çadır kampı, atlarımızın da göçebe olduğunu düşünürsek genlerimizin kıpır kıpır olmasını sağlıyor buna hiçbir şüphem yok. Farklı insanlarla gittiğim bir yer Saros Körfezi. Sevgilimle, çiftlerle, yeni evli, balayındaki bir çiftle, bekar gruplarla, eşle, dostla… Hepsinin tadı, sohbeti farklı ama hissiyatı aynı: Özgürlük ve sükunet. İki tip kamp var. Bunlardan biri, belirlenmiş kamp alanlarında, başka pek çok çadırlarla birlikte, elektriğe erişimin olduğu, biraz sır bekleyip duş alabildiğin, içeriden asgari ihtiyaçlarını karşılayabileceğin restoran market kırmalarının bulunduğu kontrollü bir alanda çadır kurmak. Burası özellikle tatil zamanlarında çadırların balık konservesi gibi yan yana dizildiği, akşam yanan mangallardan gözün gözü görmediği yerlere dönüşebiliyor benden söylemesi. Diğeri de kamp duşu götürüp ya da 5 litrelik bidonları doldurup delikler açarak kendi tatlı suyunu kullanacağın, elektriği aramadan sadece Power Bank ile şarj ettiğin minik hoperlörlerden müziğin tadına varacağın, daha az ve genç insan gruplarıyla aynı yerlerde, kendin bulduğun alanlara kamp kurmak. Her tercih ediş bir vazgeçiştir. Sana en çok keyif veren tipi bulmalısın.

Hareket Ederek Dinlen

Dinlenmenin yolu metropolde tembel hayvanlar gibi yatmak olabilir. Ne de olsa tüm gün mailler ve cafe lattelerin peşinde koşturuyor insanlar. Doğa ve çadır kampı hareket ederek dinleneceğin bir yer çünkü hareket etmenin nedeni başkalarının egosantrik hizmetlerini yerine getirmek değil, kendine konforlu bir yaşam alanı kurmak. Çadırı kuracağın düz, ağaçların altında, gündüz güneş almayan alanı bulduktan sonra hızlıca kurulmaya başlamalısın. Artık çadırlar 5 saniyede kuruluyor. Öyle zor bir iş değil. Sonrasında kuru odunları, çalıyı, çırpıyı, kozalakları toparladın mı? Şimdi masanı da aç. Sandalyeleri konumlandır. Gündüzse kendini denize at, hava kararıyorsa ateşi yakmaya başla. Sana söz veriyorum günün yorgunluğuyla tüm o açık büfelerden, en iyi restoranlarda yediğin yemeklerin içinde yediğin en mütevazi ama en lezzetli yemek olacak. Sonrasında ateşin sesi dinlediğin en iyi müzik, o kadar çok olduğunun farkında bile olmadığın ve karanlıkta kendilerini tüm cömertlikleriyle sergileyen yıldızlar da seyrettiğin en güzel film. Böyle bir ortamda edilen sohbetin tadına da doyum olmaz. Bolca reklamını yaptıktan sonra birkaç tavsiyeyle yazıyı bitiriyorum.

Sadece Anda Kal

Biraz börtü böcek olacak ancak şehirde gün içinde yaşadığın tehlikeler ve karşılaştığın mahlukatın karşısında böcekler fazlasıyla sempatik. Yanına ilacını filan aldıysan endişelenecek bir şey yok. Bilmediğin yerde denize giriyorsan deniz kestanelerine de dikkat etmelisin. Taşından ayırıp elinle tutabilirsin. İstersen için açıp temizleyip, limonla yiyebilirsin de ancak üstüne basmamalısın. Ateşi yangın çıkartacak kadar büyütme ve gece söndürmeyi unutma. Bir daha gelebilmen için oraların yanmaması lazım. Burada zamanla ilişkin sadece midenle ve güneşle ilgili. Güneş battıysa ateş yakarsın. Karnın acıkırsa yemek yaparsın. Bu kadar basit. Aslında gerçekten bu kadar basit. Sabah ayılmak için denize girmek, uyurken metropol uğultusundan özgürleşmek ve sadeleşmek seni gerçekten dinlendiriyor. Eksiklerin varsa da her kamp alanının girişinde köyler var. Yiyeceğini, içeceğini al. İstersen kahvaltını burada yap. Ne kadar ileri gitmek istediğine bağlı. Tek yapman gereken şey anda kalmak. Mükemmel bir tatil için gereken sadece bu kadar.

 

MÜKEMMEL KAMP İÇİN

Artık her şey çok kolay ancak giderken ve orada canınız sıkılmasın, vakit kaybetmeyin, zorluklar mücadele için değil doğanın tadını çıkarmak için hareket edin diye birkaç ipucu:

ÇADIR:

Senin için en uygun çadırı seç. Boyutları sana göre olsun. Çok büyük, odalı çadırlar kamp yapacağın alanları sınırlar. Kamp öncesinde çadırı kaliteli, kolay kurulan tipte almak en önemli şeydir. Bir de gitmeden önce mutlaka bir yerde çadırı kur. Dene. Orada mücadele verme. Bir de en önemlisi dayanıklı bir şişme yatak al. Öyle uyku tulumu, mat filan uğraşma, direk şişme yatakla rahat rahat uyu.

GÖLGE:

Oraya gittiğinde kurulacağın alanın düz, mümkünse gölge alan, ağaç altı yerler olmasına dikkat et. Önce güneşin doğduğu yeri tespit et ve sabah erken saatlerde çadırının güneş almayacağı yerlere kurul. Yoksa sabah güneşiyle birlikte çadırın bir mini saunaya dönüşür. Uykun bölünür. Eğer sahil gibi gölgesi olmayan bir yere kuruluyorsan da o zaman yanına giderken mutlaka 100TL’ye bir tente al. Hem gündüz otururken işine yarar hem de doğru konumlandırırsan sabah güneşini keser.

OTURMA ALANI:

Kampta en uzun süre vakit geçireceğiniz yer mayolarınızla yayıldığınız oturma alanınız olacak. Burasının gölge olması şart. Yoksa oturamazsınız. Bir de eşyaları üstüne koyacağınız portatif bir masaya, iskambil kağıdı, satranç, Tabu filan gibi size keyifli vakit geçirtecek oyunlara, okuyacağınız kitaplara ve son olarak Bluetooth, şarjı uzun giden bir hoparlöre, ihtiyacınız var. Benden söylemesi.

ATEŞ:

İnsanlık tarihi için önemli olduğu kadar senin kampın için de önemli. Aydınlanmak, yemek yemek ve gece başında sohbet etmek için kendine ateş yakacak doğru alanı bulmalısın. Ağaçların dibinde, orman yangınına neden olacak kuru otların içinde değil, yarım kulaç çapında, iki karış derinliğinde kazdığın ve etrafını taşlarla çevirdiğin, güvenli bir ateş yakma alanı oluştur. Güneş batarken lazım olacak. En önemlisi de hava kararmadan gece boyu yakacağın kuru odunları, çıra olarak kullanacağın küçük tahtaları ve kozalakları toplamayı unutma.

OLMAZSA OLMAZ:

Önemsiz detaylar gibi görünse de orada hayat kurtaracak bazı ekipmanları da şuraya yazayım. Öğle güneşinde kavrulma, tatilin zehir olmasın diye güneş kremi; çadırın çivilerini çakmak ve çukur kazmak için bir tarafı kazma olan çekiç; iyi çalışan ve zor biten Power Bank, bir adet İsviçre Çakısı ve böcek kovucu sprey, oturmak için sandalyeler, ufak yaralanmalar ve böcek sokmaları için yara bantlı, merhemli, kremli, tentürdiyotlu minik bir sağlık çantası ve içine buz koyabileceğiniz bir soğuk muhafaza kutusu.