RÜYALAR VE SEKS: BİR BİLİNÇALTI ANATOMİSİ
Her canlıya fabrika ayarlarıyla yüklenmiş bir zihin temizleme yöntemidir uyku. Uykunun en mistik tarafı olan rüyalar ise geriye yönelik bir veritabanı taramasıdır aslında. Biz farkında olmadan bilinçaltımız bize rüyalar aracılığıyla pek çok şey söyler. Özellikle de uyanık olduğumuzda en çok bastırdığımız konular hakkında… İlk akla gelenlerden biri seks değil mi? İşte bilinçaltı da seks hakkında yaptığımız, yapmadığımız, yapamadığımız ve yapmayı istediğimiz pek çok zevk ve tercih hakkında “Çöp Kutusunu Boşalt” moduna geçer rüyalar sırasında. Uyanık beyin için yorumlaması zordur bu süreci. Bazen olduğu gibidir rüyalar bazense bir imge içerir altında. Bakın rüyalar bize seks hayatımız, fantazilerimiz ve bastırdıklarımız hakkında neler söylüyor? Buyrun…
Neden Rüya Görüyoruz?
Doğduğumuz andan itibaren hesaplandığında hayatımızın 3’te 1’ini uyuyarak geçiriyoruz. Peki, bunu neden yapıyoruz? Merak edenler için söyleyeyim uyku ve rüyalar üzerine yüzlerce teori var. Mesela antik çağlarda rüya, başka dünyalara geçilen bir portal olarak değerlendiriliyordu. Şamanlar rüyaları bir iyileştirme aracı olarak, Antik Mısırlılar geleceğe dair bilgiler veren bir öngörü olarak kullanıyorlardı. Sigmund Freud ise rüyaları bilinçaltının bir yansıması olarak adlandırmıştır. Teoriler ne olursa olsun kanıtlanan herhangi bir tanesi mevcut değil. Bilinen en kesin gerçek, uykunun insanın fiziksel ve ruhsal sağlığına iyi geldiği. Bunun tam tersi olan uykusuz kalmanın da psikolojik rahatsızlıklara ve bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olduğu… Uyku bize ve diğer tüm canlılara doğuştan verilmiş bir zorunlu meditasyon yöntemi gibi görünüyor. Berkeley California Üniversitesi’nden Nörobilimci Matthew Walker, “Uyku ve duygusal iyi olma hali arasında sıkı bir bağ vardır” diyor. “Bu yüzden çok kötü bir günün sonunda uyuyup sabah uyanınca kendimizi iyi hissederiz. Uykusuzluğun duygusal bozukluklara yol açacağı gibi, psikolojik problemler de uyku düzeninin bozulmasına neden olabilir. Burada iyi anlaşılması gereken nokta, ne kadar uzun uyuduğumuz değil, ne kadar verimli ve REM seviyesinde uyku alabildiğimizdir.” Dr. Walker, REM denen derin uyku seviyesine geçebilmenin en etkili yolunun karanlık ve sessiz bir ortamda, rahat bir yatakta uyumak olduğunu belirtiyor. Dr. Walker ve arkadaşlarının uykunun ruh sağlığımız ve verdiğimiz tepkiler üzerine yaptıkları bir araştırma bulunuyor. 34 genç ve sağlıklı bireye, beyindeki elektrik hareketlerini ölçümleyen MRI cihazı bağlanarak 150 adet farklı içeriklerde resim gösteriliyor. Bu resimlerden bazıları bir su ısıtıcı gibi basit figürler, bazıları ise kaza geçirmiş insanlar gibi dramatik imajlar içeriyor. Aradan 12 saat geçtikten sonra resimler bir daha gösteriliyor. Grubun yarısından bu aralıkta uyumaları, geri kalan yarısından ise uyanık kalmaları isteniyor. Arada uyumuş olan ekibin, uyumamış olanlara göre çok daha sakin bir elektrik akımına sahip oldukları ve resimlere duygusal olarak daha kontrollü tepkiler gösterdikleri tespit ediliyor. Dr. Walker bu durumu şöyle açıklıyor; “Uyku sırasında REM seviyesine geçildiğinde beyin, hafızadaki bilgileri işlemeye başlar. Hafızadaki her kayıtlı olay veya resim, amigdalada bir duygusal izdüşümüne sahiptir. REM seviyesine geçildiğinde anıların amigdalamızda yarattıkları duygusal değişimler daha yumuşak bir seviyeye gelir ve uzun dönem hafızasında bu şekilde kodlanır. Aksi takdirde tüm anılarımıza atfettiğimiz duygular, en yoğun seviyelerde kalacak ve uzun vadede duygusal bozukluklara yol açacaktır.”
Rüyaların Seks ve İlişkiler Üzerine Etkisi
Maryland Üniversitesi psikoloji uzmanı Dr. Dylan Selterman, “Uyku düzeniniz ve partnerinizle uyku öncesi iletişiminiz ilişkinizin gidişatına önemli ölçüde etki eder” diyor. “Uykunuzun verimsiz veya düzensiz olması duygusal olarak aşırı tepkiler vermenize neden olur. Bu ise, ilişkide normalde göstermeyeceğiniz tepkilerle partnerinizin sürekli şekilde muhattap olması demektir. Eğer bu süreç uzarsa ilişkinizin zarar görmesi kaçınılmazdır.” Dr. Selterman bir araştırmasında, 17-42 yaş aralığında, 61 çiftin rüyalarını bir günlüğe not etmelerini ister. Bu çiftlerin her biri en az 6 aydır birliktedirler. Araştırmanın sonucunda ilişkileri ve seks hayatları güzel giden çiftlerin, rüyalarında da birbirleriyle birlikte olduklarını, güzel anılar paylaştıklarını gördükleri anlaşılır. Aldatma ve kıskançlık içerikli rüyalar gören çiftlerinse gün içerisinde birbirleriyle bir konuda mutlaka tartıştıkları tespit edilir. Dr. Selterman, “Rüyalarımız bize ilişkimizdeki güven, korku ve tutku alanlarında pek çok ipucu verir” diyor. “Rüyalar bazen oldukları gibi ve aynı günde, bazen de tartışmanın ardından ilerleyen günlerde ortaya çıkabilir. Beynimizin verdiği uyarılara karşı önlem alınabilecek bazı metotlar var. Öncelikle her ne olursa olsun sonuçta bunlar birer rüya. Gerçek değiller ancak sizin yaşadığınız gerçek duyguların birer yansımalarıdırlar. Bu nedenle rahatsız olduğunuz ya da mutlu olduğunuz rüyaları mutlaka, unutmadan partnerinizle paylaşın ve konuşun. Bu hem sizin kendinizi iyi hissetmeniz hem de partnerinizin güven tazeleyebilmesi için iyi bir fırsattır. Bir başka yapılabilecek şey ise düzenli bir seks hayatıdır. Haftada ortalama 3 kez seks yapan kişiler, yapmayanlara göre uykularında daha çok pozitif içerikli rüya görme eğiliminde olurlar. İlişkiniz boyunca tüm suskunluklarınız ve mutsuzluklarınız kaybolmaz, bilinçaltı düzeyinde stoklanırlar. Beyin bu stok dolduğunda boşaltmak için mutlaka sizi huzursuz edecek bir rüya ile kendisini tazeler. Bu tazelemede partnerinizi doğrudan kendisi olarak ya da belki bir iki başlı canavar olarak görebilirsiniz. Elbette her kötü rüya mutlaka ilişkinizle ilgili demek değildir. Bunu anlamanın en iyi yolu, uyandığınızda huzursuzluğunuzun kiminle ya da neyle ilgili olduğunu hızlıca not etmektir. Uyandıktan 15 dakika sonra rüyalarınızın detaylarını ve sizde bıraktığı hissi unutmaya başlarsınız. Ancak bu unutma, yok olma anlamına gelmez. Eğer not edip, huzursuzluğunuzun kaynağını bulmazsanız bir süre sonra tüm mutsuzluğunuzu partnerinize ve ilişkinize yansıtmanız kaçınılmazdır.”
Rüyalarımızı Kontrol Edebiliyor muyuz?
Belki bilinçaltını kontrol etmek mümkün değil ancak artık rüyaları kaydetmek ve hangi rüyayı göreceğinize karar vermek sizin elinizde. İşte yakında gidip en yakın teknoloji marketinden alabileceğiniz iki ürün. Danny Schoonover ile Andrew Smiley’in kurduğu iWinks firmasının “Aurora” adı verilen cihazı, alına takılan akıllı saç bandı ile beyin dalgalarını, göz ve beden hareketlerini izleyerek kullanıcının rüya görmeye başladığını tespit ediyor. Danny Schoonover ile Andrew Smiley’in kurduğu iWinks firmasının “Aurora” adı verilen cihazı, alına takılan akıllı saç bandı ile beyin dalgalarını, göz ve beden hareketlerini izleyerek kullanıcının rüya görmeye başladığını tespit ediyor. Schoonover, “Rüyalarınızda her şeyi yapmanız mümkün. Uzayı yakınlaştırın, ateş püskürten bir ejderha ile mücadele edin” diyor. Cihaz, 175 dolardan ABD’de piyasasına sürüldü. Takara isimli Japon firmasının geliştirdiği rüya makinesi de kişinin arzusuna göre rüya görmesini sağlıyor. Cihazın çalışma sistemi ise şöyle; uyumadan önce rüyanızda görmek istediğinizle ilgili resme bakıp kayıt cihazına bilgileri verdikten sonra bu cihaz, ses, ışık, müzik ve kokularla uykunuzun REM döneminde istediğiniz rüyayı görmenizi sağlıyor. İlk önce fonda çaldığı müzikle uyumanız için rahatlamanızı sağlayan cihaz sekiz saatlik uykunun sonunda ses ve ışıkla sizi uyandırıyor. Bu ürünlere henüz Türkiye’de erişebilmek mümkün değil. Ancak eli kulağındadır. Biraz araştırma yaptığımda, hangi rüyayı istiyorsanız onu görmenizi sağlayan aletleri bile çıkarmaya başlıyorlar. Mesela Japonların bulduğu bir kabine, görmek istediğiniz rüyayı yazıyorsunuz. Ardından kabin içerisinde uykuya dalıyorsunuz. İçerideki sensörler sizin ne zaman REM seviyesine geçtiğinizi tespit ediyor ve görmek istediğiniz rüya konseptine göre kokular ve sesler vermeye başlıyor. Uykunuzu bozmadan doğrudan bilinçaltı düzeyinize işlenen bu koku ve sesler sayesinde, istediğiniz bir konseptte rüya görebiliyorsunuz. İddialarına göre deniz kıyısında bir tatil, tekneden bir seyahat, güzel bir partnerle birlikte olmak gibi pek çok farklı rüyayı görmeniz mümkün. Bakalım, heyecanla bekliyoruz. Uykuda beynimizin içerisine bir şeyler yerleştirilebiliyor olması biraz korkutucu olsa da denemeye değer.
Huzurlu Uyku Sağlıklı İlişki
İnsanlık olarak, hele ki metropolde ve vahşi kapitalizmin içerisinde hayatta kalmaya çalışan bizler için uyukuyla imtihan üniversitesi sınavlarından daha zor bir hale geliyor. Bu konuda bir aydınlatma yapmak gerekli. Mesela ertesi gün bir sunumunuz ya da sınavınız var. Aslında yeterince çalıştınız ve biliyorsunuz. Hangisini yaparsınız? Tüm sayfaları ezbere bilene kadar çalışmaya devam eder ve sabahlar mısınız? Yoksa üzerine yatıp bir uyku mu çekersiniz? Eminim bazılarınız kendini yeterince hazır hissetmediği için sabahlayıp pratik yapmaya devam ediyordur. Bu konuda bilim insanları çok net: Üzerine mutlaka uyuyun. Columbia Üniversitesi nörobilimcileri bu ikilemi şöyle açıklıyorlar. “Eğer bir piyano resitaliniz varsa ve şarkıyı artık öğrendiyseniz sabaha kadar pratik yapmaya devam etmeniz size faydadan çok zarar sağlayacaktır. Öğrenilmiş bilgiler, pratik yaparak ön hafıza bloğuna kaydedilir. Yani kısa dönem hafızadan ileriye gidemezler. Eğer sabaha kadar piyanonun başında pratik yapmaya devam ederseniz resitali belki çıkarırsınız ancak resital bittiğinde aklınızda öğrendiklerinizin yarısı bile kalmayacaktır. Aynı sınavlardan çıktığınızda hiçbir bilginin uzun vadede beyninizde kalmaması gibi… Bunun sebebi öğrenmenin beyniniz tarafından değil, elleriniz tarafından refleks olarak yapılmasıdır. Eğer resitale gitmeden önce güzel ve verimli bir uyku çekerseniz o zaman öğrendiğiniz bilgiler uyku sırasında uzun dönem hafıza bloğuna kaydedilmeye başlar. Böylelikle çalacağınız parçaları ve basacağınız tuşları uzun yıllar boyunca hatırlayabilirsiniz.” Dr. Dylan Selterman bu durumun ilişkiler için de geçerli olduğu söylüyor. “Tartışmaların üzerine gitmek yerine üzerine uyumayı tercih etmelisiniz. Eğer partnerinizle bir konu üzerinde yaşadığınız anlaşmazlık içinden çıkılmaz bir noktaya doğru gidiyorsa daha fazla uzatıp ilişkinizi yıpratmak yerine ertesi gün konuşmayı önerin. Aksi takdirde aynı sabahlayarak yaptığınız projeler gibi, tartışmanın sonunda bir sonuca ulaşsanız bile aklınızda tartışmanın temel problemiyle ilgili hiçbir bilgi kalmayacaktır. Bu da ileride aynı konular üzerinde tekrar tekrar tartışmanız anlamına gelir. Uyanıkken siz problemin içerisinden çıkamıyor olabilirsiniz ancak beyniniz uykuda siz fark etmeden problemlerin temellerini tespit edebilir, hatta çözebilir ya da size uyandığınızda daha sağlıklı bir duygusal yaklaşım sunabilir.” Özetle bir konu üzerinde ille de o anda anlaşmak zorunda hissetmeyin kendinizi. İletişim bir süre sonra “Kim haklı?” konseptli siyaset sohbetlerine dönmesin. Yatağa küs girmeyin. Yatakta tartışma yerine daha güzel şeyler yapın. Zaten dışarıdaki hayatınız yeterince tartışma ve kendinizi anlatma derdiye geçiyor. Yatağınız ve uykunuz huzurlu kalsın. Atalarımız işi çoktan çözmüşler ne de olsa; “Sabah ola hayrola!”
Yayınlandığı Yer: Cosmopolitan Türkiye