SENİN İLİŞKİN HANGİSİ? AŞK MI SEKS Mİ?
“Acaba benimle sadece seks için mi vakit geçiriyor?” Erkek tarafı belki daha az merak edecektir ancak kadınların en sık sorduğu sorulardan biridir bu. Özellikle de ilişkinin başında… Elbette uzmanlar boş durmadı ve bunu da araştırdı. Bir ilişkinin seks odaklı mı yoksa aşk odaklı mı olduğunu nasıl anlarsınız? Aşktan sadece sekse ya da sırf seks odaklı bir ilişkiden ömür boyu aşka geçmek mümkün mü? Hepsi ve daha fazlası için buyursunlar…
Filozoflardan Dinleyelim…
Soru o kadar derin ki araştırmacılar bile filozofların söylemlerinden yol çıkarak cevaplıyorlar. Dr. Elliot D. Cohen’in Psychology Today’deki makalesine göre bir ilişkinin sadece arzuları tatmin eden bir sportif faaliyet mi yoksa gerçek aşk mı olduğunu anlamanın birinci aşamasının kişinin nasıl hissettiğinden geçiyor. Makalede ünlü yönetmen Woody Allen’in sözüyle başlangıç yapılıyor: “Sex tansiyonu artırır. Aşk buna neden olur.” Dr. Cohen konuyla ilgili olarak, “Kişi ne arıyorsa onu bulacaktır” diyor ve Filozof Allan Goldman’ın sözüne değiniyor. “Seks, eğer hamile kalıp üremekten başka bir amaç taşımıyorsa, o zaman daha derin bir anlam taşımıyordur. Seksin, nihai ve derin bir arka gayesinin olmasına gerek yoktur. Salt bir fiziksel aktivite olarak da yapılabilir.” Dr. Cohen böylesi bir seks için, “Mekanik hareket” ifadesini kullanıyor. “Goldman’ın söylediği gibi amaçsız bir seks, ‘Aşk yapmak’ ifadesiyle tamamen zıt bir tabana oturur. Dokunmak, öpüşmek, cinsel birliktelik gibi kişinin vücudunun temas kurmasında kullanılan mekanik hareketler ve işin temelinde kişinin karşısındakini değil, önce kendisini tatmin etmek ve arzularını gerçekleştirmek için kullandığı araç olarak kalır.” Dr. Cohen bunu desteklemek için gene bir filozof olan Immanuel Kant’ın sözüne referans veriyor: “Eğer bir kişi sadece cinsel birliktelik arzusuyla motive oluyorsa o halde cinsel birliktelik sonrasında duyguları, suyu sıkılmış bir limon gibi bomboş ve kuru kalacaktır.” Cohen için bu durumun bir sonraki aşaması, kendine odaklı değil, karşısındakini de bir birey olarak kabul eden ve etin arkasındaki ruhu hisseden bir cinsel birliktelik, tam anlamıyla “aşk birlikteliği” kavramına uyabilecektir. “Aşk birlikteliği” kavramını da Aristo’nun sözüyle anlatarak noktalayabiliriz: “Aşk, tek bir ruhun iki ayrı bedende aynı anda ikamet etmesidir.”
Tango İçin İki Kişi Gerekir
Hangi dilde olursa olsun, ilişki işteş bir isimdir. Ortadaki “Ş” harfi o ismin içerisinde en az iki tarafın olması gerektiğini gösterir. Aynı şekilde ingilizce hali de “Relationship”tir. Burada “Ship” aynı zamanda gemi demektir ki o geminin yürümesi için en az gene iki kişi gerekir. Aksi takdirde aşk batar, seks kalır. Onun da ömrü, tatmin olana kadardır. Dr. Elliot D. Cohen de bu konuda, “Tango yapmak için iki kişi gerekir” söylemine başvuruyor. “Bir tarafın tüm sıfatları, geçmişi, şimdisi, geleceği, hayalleri, karakteri eğer öteki tarafa da aitse o zaman orada aşk var demektir.” Bu durumu Shakespeare’nin Venedik Taciri eserindeki bir alıntıyla da destekliyor Dr. Cohen, “Bana ait olan diğer yarım sana da aittir. Bana ait olan, yani benim olan diğer yarım da sana aittir. Dolayısıyla ben sana aitimdir.” Dr. Cohen’e göre eğer, “Senin içinde kaybolmak istiyorum. Seni tamamiyle hissetmek istiyorum” gibi erotik sözlerin altındaki anlamları doğru okumak size gerçekleştirdiğiniz birlikteliğin seks mi yoksa aşk mı olduğu hakkında somut ipuçları verecektir” diyor. Özetle ilişkiyi tanımlayan kelimelere dikkat etmek yeterli gibi duruyor. “Bir”liktelik, A”ş”k, “Sevgi”li ve benzerleri… Bu konuda da Alice Harikalar Diyarı’nın yazarı, ünlü matematikçi Charles Lutwidge Dodgson, takma adıyla Lewis Carroll’un sözüyle noktalamak lazım: “Söylediğini gerçekten ima et ya da gerçekten ima ettiğini söyle.”
Önemli Olan Aynı Olmak Değil Aynı Hissetmek
Bu hayatta herkes bir şekilde farklı yaratılmıştır. Öyle olmasa bile farklı şartlarda ve farklı tecrübelerle yetişip geliştiği kesin. Çiftler ya da potansiyel aşıklar arasındaki en büyük sorunlardan biri de hayatta aynı yaklaşıma sahip olmamak. Aile planlaması araştırmaları da çiftler arasındaki kavgalarının %65’inin fikir ayrılıklarından ortaya çıktığını gösteriyor. Aile ve İlişki Planlaması uzmanı Dr. David Delvin, “Kavga ediyor olmak anlaşamadığınızı, aşık olmadığınızı ya da hayatınızı birlikte geçiremeyeceğinizi göstermez” diyor. “İnsanlar bu konuyu yanlış anlıyorlar. Fikir ayrılıkları insanı birbirinden uzaklaştırmaz. Aksine farklı fikirler insanları bir arada tutarlar. Burada önemli olan zıt fikirlere başta partnerler direnç gösterse de günün sonunda anlayış gösterebilmeleridir. Tartışma ne kadar şiddetli olursa olsun günün sonunda birlikte yemek yiyebiliyor, ‘Seni anlıyorum ama’ ile cümleye başlayabiliyor ya da yatağa bilerek ve isteyerek girebiliyorsanız o zaman hayat boyu mutlu bir ilişkiniz olur.” Bunu bilmek için uzak diyarlardaki Dr. Delvin’e ihtiyacımız yok elbette. Adile Naşit ve Münir Özkul’un başrollerini üstlendiği “Neşeli Günler” filmiyle büyüdük biz. “Turşu mu sirke mi?” diye başlayan abuk bir kavganın sonunda ailenin ikiye bölünmesi ve sonrasında birleşmesini en tatlı şekilde anlattı Yeşilçam bize. İşler hangi noktaya gelirse gelsin aşkın ve sevginin hep fikir ayrılıklarının önüne geçebileceğini; hatta insanlara içeriden çok büyük görünen fikir ayrılıklarının aslında ne kadar ufak ve önemsiz şeyler olduğunu 2 saatlik paket program bir filmle özetledi. Kavganın içerisindeyken size, “Bu insanla hayatta olmayacak” dedirten zıt görüşler aslında günün sonunda ne kadar önemsiz olabiliyorlar. Önemli olan o tartışmanın hararetinden kısa bir süreliğine sıyrılıp üçüncü bir gözle ilişkiye bakabilmekte galiba. Yapabilenler yapamayanlara anlatsın.
Seksten Başka Bir İletişim?
Başlık biraz acayip elbette. Neticede seks de bir iletişim. Hatta en yalansız, dolansız, en çıplak olanı. Çıplak burada hem mecaz hem de gerçek anlamda… Öyle kelimelerin arkasına saklanmadan, her şeyin ortada olduğu bir diyalog biçimi seks. Gel gelelim konu ilişki olunca seksten başka konu başlıkları da olması gerekiyor iki insanın arasında. Allwomenstalk.com sitesinde yapılan bir ankete göre kadınlar bir ilişkinin sadece seksten daha öte bir noktada olduğunu öncelikle gündüzleri de görüşüp görüşmediklerinden anlıyorlar. Yani gece atılan, “Uyudun mu?” mesajlarından başka bir diyaloğun ortada olması gerekiyor. Bir sonraki aşamaysa nerede buluşulduğu? Yani her buluşmada, “Eve gidelim mi?”, “Arkadaşa gidelim mi?” gibi beyinle söylenmeyen sözlerin olması da seks ilişkisinin bir göstergesi. Bunun dışında liste şu şekilde devam ediyor; birlikte yemek yenmiyorsa, yatıya kalınmıyorsa, aileden ve sosyal yaşamdan hiç bahsedilmiyorsa, birkaç saatten fazla vakit geçirilmiyorsa, tüm diyaloğu tek bir taraf başlatıyorsa o zaman arada sadece seks ilişkisi olduğu düşünülüyor. Yanlış mı? Orasını ben bilemem. Herkesin diyaloğu farklı, ilişki yaşama tarzı başka.
U Dönüşü Mümkün mü?
İlişkiler değişir, gelişir, çeşitlenir… “Asla bitmez” denilen ilişkiler biter. “Asla olmaz” denilen çiftler birleşir. Hayat böyledir. Zaten hayat böyle olduğu için de güzeldir. Sadece ilişkilerin dönüşmesini engelleyen bazı temel hamleler var. Dr. Elliot D. Cohen bir ilişkiyi geri dönülmez şekilde yıpratacak faktörlerin başında aldatmanın geldiğini söylüyor. Dr. Cohen, “Aldatmak dediğimde aklınıza sadece başka kişilerle birlikte olmak gelmesin” diyor. “Aldatmak, başka birileriyle birlikte olurken partnerinize sanki onu çok seviyor ve hayat boyu birlikte olmaya hazırlanıyormuş gibi davranmaktır. Eğer baştan tüm kartlar açık oynanırsa taraflar arasında yaptıkları diğer birliktelikler aldatılmış hissi yaratmaz ve ilişkide hala dürüstlük olacağından ilişki seksten aşka ya da aşktan sekse dönebilir.” Özetle rol yapmaya, taklalar atmaya filan gerek yok. Hatta yukarıda yazdığım sürüsüne bereket ipucuyla uğraşmak da yok. Tüm bunlara kafa yormak yerine kişinin tek yapması gereken o ilişkiden tam olarak ne istediğini ya da nasıl hissettiğini söylemek. “Hayat boyu birlikte olup olamayacağımız üzerine hiç düşünmedim ve şu anda düşünmek istemiyorum.” “Ben seninle ciddi bir ilişki düşünüyorum çünkü seninle vakit geçirmekten çok hoşlanıyorum.” Yazması, öğütlemesi kolay tabii… Yapması en zor olan şey, karşındakinin başka hislerde olduğunu bile bile, ona farklı hissetsen de dürüstçe söyleyebilmek elbette. İnsanlar genelde sevildiklerini bilirlerse o sevgiyi ceplerinde muhafaza etmek istiyorlar. Yani karşısındaki eğer onu daha çok seviyorsa, kendi hislerini açıklayıp karşısındakinin motivasyonunu düşürmüyor kimse. Bunu da “Aman kırılmasın” kisvesi altında yapıyor. Yahu kardeşim seks yapmak istiyorsan söyle işte rahat rahat. Eğer karşındaki de sadece onu istiyorsa ne ala. Herkes mutlu… Üstelik oyalanmaya da gerek yok artık. İstediğin şeyi dürüstçe söylediğin ve anlaştığın andan itibaren aldığın zevki katladın bile. Yok sen cinsel odaklı ilişki kurmak istiyorsan, karşındaki sende daha derin bir ilişki arıyorsa ya da tam tersi bir durum varsa oyalama, oyalanma. Milyarlarca insan, koca bir ömür var herkesin önünde. Kimse kimseyi oyalamazsa insan kendine göre, açık ve net bir ilişki bulur. Kafalar bulanık kalmaz. Herkesin hayatı dolu dolu geçer değil mi? Tiyatroyu bırakıp hayatı yaşayabildiğimiz keyifli bir yıl olsun. Görüşmek üzere….
Yayınlandığı Yer: Cosmopolitan Türkiye