UZUN MESAFE İLİŞKİ YÜRÜTME REHBERİ
“Tam her şey yolunda gidiyor derken, nereden çıktı şimdi yurt dışında okumak?”, “Hayatım harika bir iş teklifi aldım ancak şehir dışına çıkmak zorundayım…” Tabi örnekler çoğaltılabilir. Herkes mutlaka bir şekilde yaşamış ya da kıyısından geçmiştir uzun mesafe ilişkilerin. Aralıksız telefon görüşmeleri, mesajlar derken başlar “Aramızda karlı dağlar” türküleri. Mesajlar zamanla azalır, telefon görüşmeleri telefon tartışmalarına döner. Peki, uzun mesafe ilişkilerin kaderi midir ayrılık? Uzmanlar bu konuda fikir birliğine varabiliyorlar mı? Araştırmalar ne diyor? İlişkiyi sürdürebilmek için neler yapmak gerekiyor? İşte merak edenler için uzun mesafe ilişki yürütme rehberi…
Artık dünya küçük, ilişki mesafesi büyük
2009 yılında ABD’de yapılan bir internet araştırması uzun mesafe ilişkilerin eskisi gibi az rastlanan bir şey olmadığını gösteriyor. Öyle ki 2000 yılından 2005 yılına kadar ABD’de uzun mesafe ilişki yaşayanların oranı %39 artmış. Hatta her 10 kişiden 1’i ilişkisinin ilk 3 yılında bir şekilde uzun mesafe ilişki yaşamak durumunda kalıyor. Uzmanlar bu durumu, “Yeni dünya düzeni” şeklinde açıklıyor. “İnternetin iş dünyası içerisinde hakim hale gelmesi, iş dünyasında İngilizce’nin yaygın kullanımı, çok uluslu şirketler, yurt dışında okuma ve daha kolay dolaşım imkanlarıyla birlikte insanlar daha çok ülke ve şehir değiştirir hale geldiler. Pek çok kişi öğreniminin, stajının ya da iş hayatındaki sürecinin belirli bir bölümünü başka ülkede ya da şehirde gerçekleştiriyor.” Nitekim istatistikler de bunu doğruluyor. ABD’de her 2 kişiden 1’i, 25 yaşına gelmeden önce mutlaka en az bir kez yurt dışına çıkıyor ya da en azından farklı bir eyalete seyahat ediyor.
Bir de internet var tabii…
Araştırmayı yürüten Dr. Gregory Guldner, “İnternet servisleri sayesinde artık dünyanın iki ayrı ucundan insanlar tanışıp bir ilişkiye başlayabiliyorlar. Üstelik ilişkilerini sadece dijital dünyadan sürdürmek zorunda kalmıyorlar” diyor. “Onları tanıştıran ve ilişkilerini başlatan aynı internetten uçak biletlerini alabiliyor ve bir araya gelebiliyorlar.” Utah Üniversitesi’nden Karen Blair’in bu iletişim konusunda önemli notları var. Blair, “Teknolojinin sağladığı imkanlar sınırsız. Ancak burada, iletişimin süresi, sıklığı ve kolaylığı değil, kalitesi önemli” diyor. “Yapacağınız konuşmalarda kendinizi açmanız ve hayatınızı paylaşmanız iletişim olarak daha tatmin edici bir noktada ilişkinizi sürdürmenizi sağlar. Üstelik uzun mesafe ilişki yürüten çiftler, her gün görüşenlere göre daha etkili bir iletişim kurabiliyorlar.” Blair’in araştırmalarına göre eğer bu süreci gerekli özveriyle atlatabilen çiftler, bir araya geldiklerinde ilişkileri adına önemli bir sınavdan geçmiş oluyorlar. Uzun mesafe ilişki sürecini atlatabilenlerin ilişkileri daha uzun sürüyor. Yani özetle uzun mesafe kısalana kadar dirayetinizi kaybetmezseniz msafe kısalında ilişkinin ömrü uzamış oluyor.
Peki, ne kadar sürede bir görüşmeli?
Uzun mesafe ilişkilerin en önemli sorunsalıdır görüşme sıklığı. Elbette insana sadece telefonda, internette görüşmek yetmez. Yakında olmak, dokunmak ister insanlar. Dr. Guldner bu cevabı bulmak için ilişkileri 4 farklı kategoriye ayırıyor. “Coğrafi yapı; ilişkideki tarafların karakteristik özellikleri; ilişkinin dayanak noktaları ve ilişkinin kalitesi” Guldner, yapılan anket sonuçlarına göre bir ilişkinin başarılı ya da başarısız olmasında en az önem arz eden kategorinin coğrafi yapı olduğunu belirtiyor. “İlişki terapistleri, uzun mesafe ilişkilerde sık sık çiftlerin birbirleriyle görüşmelerini önerir. Ancak istatistikler bu durumun aksini kanıtlıyor. İlişkilerin devam etmesi çiftlerin hangi sıklıkla görüştüklerine göre değişmiyor. Bu yüzden ortada kaç kere görüşülmesi gerektiğine dair bir formül yok. Zaten buna gerek de yok. Çiftler ne zaman isterler ya da parasal olarak üstesinden gelebilirlerse o zaman görüşmekte özgürdürler.”
Uzun mesafe mutlaka aldatılmak mı demek?
Dr. Gregory Guldner, “Uzun mesafe yaşayan çiftlerin en büyük endişelerinden biri de aldatılmaktır” diyor. Yanılıyor da sayılmaz. Nitekim araştırmalar da bunu gösteriyor. 1000 çiftin yanıtladığı internet anketine göre uzun mesafe ilişkileri sonlandıran en önemli faktör, aldatılmak. Elbette her ilişkide aldatmak ve aldatılmak ilişkiyi sonlandıran yegane olgulardan biri. Ancak Guldner, uzun mesafe ilişkilerde tarafların aldatılmaktan bu kadar endişe ediyor olmasının sebebi, partnerlerinin kontrol çemberlerinin dışında olması. Özetle, onlardan haberdar olamamak. Dr. Guldner’in size bir iyi bir de kötü haberi var. İyi haber, uzun mesafe ilişki yaşayanlarla, yakın mesafede ilişki yaşayanlar arasında istatistiksel olarak bir aldatma farkının olmaması. Yani risk, ikisininde de aynı… Kötü haberse aldatmanın mesafeyle değil, ilişkinin kalitesiyle ilgili olması. Guldner, “Eğer uzun mesafe ilişkinizde aldatıldıysanız suç mesafede değil, partnerinizde ya da sizdedir” diyor.
En önemli 2 sorun…
Sorun aldatmada ya da mesafede değil. Dolayısıyla insanın aklına “Asıl sorun nerede?” sorusu geliyor elbette. Utah Üniversitesi’nden Karen Blair araştırmalarında bu sorunu yanıtını veriyor. Blair, “Eğer ilişkiyi uzun mesafelerden sürdürüyorsanız, her gün görüşen çiftlere göre kendinizi ilişkiden daha çok kopmuş hissedebilirsiniz” diyor. “Burada iki bileşen devreye girer. Bunlarda ilki, duyguların paylaşımı; diğeri ise, günlük aktiviteler içerisinde yer varlığınızın hissedilmesidir. Uzun mesafe ilişki sürdüren çiftler, her gün görüşenlere nazaran daha etkili ve daha sık şekilde duygularını paylaşırlar. Burada herhangi bir sorun yoktur. Ancak asıl sorun, günlük aktiviteler içerisinde tarafların yer alamamasından kaynaklanır. Coğrafi olarak birbirlerinden uzak olmayan çiftler bunu hiç farkında olmadan, sıklıkla yaparlar. Mesela aynı günün akşamında görüşen bir çiftin arasında, ‘Bugün markette başıma ne geldi biliyor musun?’ benzeri bir diyalog geçebilir. Hemen hemen her gün görüşen çiftler, günlük aktiviteleri hakkında daha detaylı paylaşımlarda bulunurlar. Bunun sebebi, hayatlarının geri kalanına tamamen hakim olmalarıdır. Ancak uzun mesafe ilişki yaşayan ve daha seyrek görüşebilen çiftler, günlük hayatları hakkında bu derece detaylı diyaloglara girmeyebilirler. Çünkü konuşacak daha çok konu birikmiştir.” Blair’in bu anlattıkları önemsiz bir detay gibi görünse de tarafların, partnerlerinin günlük yaşamları hakkında daha çok bilgi sahibi olmaları ortaya daha kuvvetli bir iletişim çıkarıyor. Böylece çiftler sıklıkla görüşmeseler bile günlük aktivitelerinde partnerlerini daha fazla hissediyor ve ilişkiden uzaklaşmıyorlar.
İşin özü karar vermekte…
Artık dünya küçüldü. Eskisi gibi uzaktan ilişkiler saatler sonra bağlanan telefonlar, aylar sonra gelen mektuplarla yürütülmüyor. Artık postalar elektronik, telefon konuşmaları anlık, hatta istenirse görüntülü. Yani mesafe uzak olsa da ilişikiler yakın. Gel gelelim o eski aşkların ve evliliklerin aksine ilişkiler daha kısa sürüyor ve boşanma oranları artıyor. Burada önemli olan ilişkinin uzun ya da kısa mesafede olması değil. Aynı evde de otursanız, ayrı ülkelerde de yaşasanız olay karar vermekte bitiyor. İnternet ve yeni medya tüketim alışkanlıklarını değiştirdi. Artık her şey daha hızlı, her mesafe daha yakın ama doğal olarak her şey daha çabuk tüketiliyor. İlişkiler ve evlilikler de öyle… Yeni ve hızlı tüketim alışkanlarının insanın bünyesinde yarattığı doyumsuzluk, ilişkilerin tüketim alışkanlıklarını da belirliyor. Eğer “Ben bu insanı seviyorum ve hayatımı bu insanla geçirmek istiyorum” diyorsanız o zaman aranızdaki mesafenin hiçbir önemi yok. Emin değilseniz zaten ilişkiyi başlamadan bitirdiniz. Önünüzdeki maçlara bakarak hayatınıza devam edebilirsiniz. Öyle ya da böyle bir karar verip o doğrultuda hareket etmelisiniz. Yıllarınızı ya pek çok kişiyle fakat gün sonunda yalnız ya da sadece bir kişiyle ama birlikte geçireceksiniz. İktisatta çok beğendiğim bir teorem vardır. Her tercih ediş bir vaz geçiştir. Mesafe bahane, ilişkiler şahane…
DÜNYANIN EN UZUN YOLCULUĞU
Ticari hatlar içinde dünyanın en uzun uçak yolculuğu Los Angeles-Singapur seferi… Singapur Havayolları her gün kesintisiz 18.5 saat süren bu yolculuk sırasında dünyanın en büyük okyanusunu aşıyor, 10 zaman diliminden geçiyor ve toplam 14 bin kilometre katediyor.
EN UZUN YÜRÜYÜŞ REKORU
Guinness Rekorlar Kitabı’nda yer alan, “Dünyanın En Uzun Yürüyüşü” rekoru, Arthur Blessitt’e ait. 1996’da Kuzey İrlanda’dan yürümeye başlayan Blessitt, 1 Ocak 2014 yılında toplam 65,497 km tamamlayarak rekorlar kitabına girmeye hak kazanmış. Bu süreçte toplam 321 ülkeyi de geride bırakmış.
Yayınlandığı Yer: Cosmopolitan Türkiye